Yllar Sonra

Yıllar sonra
-
batuhanduzgun liked this · 6 months ago
-
sefkattuyu reblogged this · 6 months ago
-
koridorr liked this · 7 months ago
-
cirkinbiradam liked this · 7 months ago
More Posts from Sefkattuyu
30 Ocak 2024
Soyunma odasında Nagiş'le otururken telefon çaldı.
"Çıktım ben."
"Tamam ben de çıkıyorum o zaman."
Danışma masasında Mete Bey duruyordu.
"Ali geldi!" dedi beni görünce heyecanla.
"Biliyorum." dedim.
"Haberleştiniz yani?" diye sordu Mete Bey.
"Evet evet." Dedim. Gülümsedik.
Bütün dünya biliyordu ona ne kadar aşık olduğumu.
Kafeye girdiğimde barın önünde içecek alıyordu. Işıl ışıldı her zamanki gibi sevdiğim adam. Kocaman gülümsedim. Selamlaştık. Sarıldım tek kolumla. Uzun zaman sonra kokusu doldu içime.
"Sen bir şey içiyor musun?" diye sordu.
"Yok, teşekkür ederim." dedim.
Bunu söyledikten sonra aklıma ilk defa birlikte sigara almaya gittiğimiz gün geldi.
"Sen de alacak mısın?" demişti. Teşekkür etmiştim yine. Sonra utanmıştım. Adam ısmarlayayım mı diye sormamıştı. Sormuştu sadece.
Bu defa utanmadım. Alıştık birbirimize.
Oturduk sonra. Siyah cap'ini takmış.
Bir şeyler öğretti bana her zamanki gibi. Arada biraz dalga geçtim onunla. Bolca güldük. Hayatımı sordu, arkadaşlarımı sordu. "Kimse kalmadı." dedim. Neler olduğunu anlattım. Recep'in bana "egoist" dediğini anlattığımda "Sana?" diye şaşırdı Ali. Yine de konuyu sadece benden dinlediğini söyleyerek objektif olmaya çalıştı.
"Annemsin şu an. O da asla beni haklı bulmaz. Anne! Anne!" dedim gülerek. O da güldü. "Annen haklıymış o zaman." dedi.
"Evet, her zaman öyledir."
"Her zaman olamaz da..."
Gülümsüyorduk hâlâ.
"Eğer çevrende hiçkimse kalmadıysa o zaman kendini sorgulaman gerekir. Öz eleştiri, önemlidir. Yapılması gerekir. Ama eğer gerçek dostların duruyorsa çevren bir azalmaya gitmişse o zaman bir yükseliş dönemindesin demektir. Geliştiğin anlamına gelir. Çevrende tabii ki azalma yaşanır çünkü artık o insanlarla aynı vizyonu paylaşmıyorsundur. Bu yaşanır. Sen yükseldikçe çevren azalır."
Bu sözleri duymak geçirdiğim koca bir dönem boyunca anlamlandıramadığım her şeyin kafamda oturmasını sağlamıştı.
Biraz daha konuştuk. İngilizceden, hayallerden, hedeflerimizden...
"Spora yoğunluktan mı gelemiyorsun?" diye sordum fırsatını bulduğum bir ara.
"Evet ya..." dedi yüzünde gözleri parıl parıl hüzünlü bir gülümsemeyle.
O an anladım Ali'nin geldiği gün neden spor hakkında konuşmaya katlanamadığını. Üzgündü. Ama o normal insanlar gibi üzgün görünemez. Gergin olur, sinirli görünür, ters konuşur. Tıpkı ben gibi...
"Ama olsun. Bu benim için bir ara. Şu an yapmam gereken şeylere odaklanmalıyım ki ileride istediğim hayatı yaşayabileyim. Sporuma gidebileyim."
Neler yapmak istediğini anlattı bir ara.
"Ne istiyorum biliyor musun?" diye cümleye başladığında kalbimde uçmayı unutmuş bütün kuşlar kanatlandı sanki. Sevdiğim adam vardı karşımda. Araya giren uzun bir ayrılığın sonunda, tanıdığım, özlediğim adamı bulmuştum.
Bana geçmişini, geleceğini, gününü anlatan adam... Arkadaşım olan Ali vardı karşımda.
Annem yine haklıydı. Arkadaş kalmamız gerektiğini söylemişti. Acele etmiştim.
"Aşk, arkadaşlıkla başlar.
Güçlü bir arkadaşlık...
İkinizin de birbirinize karşı tamamen açık olabileceğiniz bir arkadaşlık...
Sonra arkadaşlığı en güzel şeye dönüştüren romantizm gelir."
Az şey gördüğümü söyledi bana Ali. İnsanlarla yaşadığım karmaşanın buradan geldiğini söyledi.
"Bu şehirde görebileceğin insan çeşidi tek tip."
"Sana daha önce söylemiştim. Bildiğim her şeyi on altı yaşımda oturtmuştum diye. Şimdi öyle bir dönemdeyim ki bildiğim her şeyi baştan sorguluyorum. Her şeyi yeniden öğreniyor gibiyim. İkinci ergenliğe falan girmiş olmalıyım." dedim gülerek.
"Zaten ergenliğin çıkışı başka bir şey. Bi tam o ergenlik dönemi var. 16-17 yaşlar. Bir de çıkışı var işte 20-21 yaşları. O dönem daha zor." dedi.
Sonra 22,23 yaşlarından bahsetti. Okul bitince ne yapacağım stresinin iş bulunca geçmediğini, daha da katlandığını söyledi.
"Ben meseleyi para sanıyordum." dedi. "Şu an mesela çok iyi para kazanıyorum. Yani bana yetiyor. Ama daha stresliyim mesela. Çünkü bir iş kurmaya çalışıyoruz. Olacak mı, olmayacak mı, nasıl olacak korkuları... Para değilmiş yani mesele."
"İş büyüdükçe stres artıyor değil mi?" diye sordum.
"Evet." diye onayladı.
Burak'ın çıkmasına yakın mail geldi telefonuna. Tabletini çıkardı çizim düzenlemek için. Ben de günü tadında bırakmak istedim.
"Ben kalkayım yavaştan. Hem senin çizim yapman gerekiyor, Burak da gelecek siz erkek erkeğe oturursunuz."
Ali biraz düşündü.
"Sen bilirsin." dedi.
Tabletini kenara çekti. Beni yolcu etmeye hazırlandı. Ayağa kalktık. Bu defa iki kolumu boynuna dolayıp sırtını sıvazladım.
Tıpkı eskisi gibi...
Çok uzun zaman olmuştu. Özlemişim. İyileşiyormuşuz hissinden fazlasıydı. Daha ne kadar aşık olunabilirdi ki bir adama? Olunurmuş. Üç mevsim geçirdik. Şimdi bahar kapıda.
İkinci defa hayatıma girer mi acaba yeni baharda?
✨Günümüz✨
Onunla geçirdiğim günleri çok az yazdığımı fark ettim zaman geçtikçe. İlaç kullanmaya başladığımda unutma korkusundan sık sık yazmaya başlamıştım. Hafızam her günün sonunda siliniyordu sanki. Ben de unutmak istemediğim bir şey olduğunda yazıyordum mutlaka.
Ama onunla geçirdiğim günler öyle değildi. Benim antidepresanım oydu. Unutmak da mümkün değildi. Yazmadığım günleri bile taptaze hatırlıyorum hâlâ.
Bahar geldiğinde hayatımdan tamamen çıktı. Ben iyileşiyoruz sanarken günün birinde yok oldu. Altı ay geçti. Ben hâlâ neye üzülsem onun gidişine ağlıyorum.
ve herkesin cevabını merak ettiği soru eğer kafasındaki sesleri susturabilseydi nasıl bir hayatı olurdu


Seni senden çalmışlar.
Bu ne derin bir yalnızlık..
-Soharb
