
9 posts
Muammerr - U A M M E - Tumblr Blog
5.Sayfa:Engeller Kalkıyor
Dilara'nın evli olmadığını öğrenmem, içimde tarif edilemez bir mutluluk yaratmıştı. O gün adeta yeniden doğmuş gibi hissettim. Artık önümde hiçbir engel yoktu; zihnimde yıllarca kalabilecek bir rahatlama, bir umut vardı. Artık onunla iletişime geçme vaktinin geldiğini biliyordum. Onunla konuşma cesaretini toplamıştım ve bu, beni heyecanlandırıyordu.
Her gün Instagram'da paylaştığı fotoğraflarına bakıyordum. Fotoğraflarını incelerken, ona olan ilgim her geçen gün artıyordu. Özellikle bir fotoğrafı vardı ki, bende derin bir iz bıraktı: COVID döneminde çekilmiş bir maskeli fotoğraf. O maskenin ardında sadece gözleri görünüyordu. Ama ne gözlerdi! O gözlerin derinliği, ifadesi, güzelliği... Sanki her bir bakışı kalbime işlenmişti. Maskenin ardında gizlenmiş güzellikler, gözlerinin ihtişamıyla açığa çıkıyordu. Belki de o gözlere daha önce hiç kimse bu kadar dikkatle bakmamıştı, ama benim için o fotoğrafın yeri ayrıldı.
Zaman geçtikçe onunla ufak ufak iletişim kurmaya başladım. Başlarda sadece küçük mesajlar, kısa konuşmalar oldu. Ama bu bile benim için büyük bir anlam taşıyordu. Dilara bana her gün dört defa cevap veriyordu; sabah 10:45’te, öğle 13:30’da, akşam 21:00’de ve bir de gece 03:50’de. Gecenin 03:50’si ise beni düşündürmeye başlamıştı. Neden böyle garip bir saatte bana cevap veriyordu? Bu saatte ne yapıyordu? Onun hayatında başka biri var mıydı? Yoksa uykusuz gecelerinde benimle mi meşgul oluyordu?
Bu düşünceler kafamda dolaşırken, onunla her konuşmamızda bu saati sorgulamak istiyordum. Ama bunu açıkça soramam; çünkü daha ilişkimizi o seviyeye getirememiştik. Bir yandan da, bu saatlerde başkasının varlığını düşündükçe içimde tuhaf bir kıskançlık büyüyordu. O gece 03:50 cevabının ardında kim vardı? Belki de bir başkası da benim gibi ona hayranlık duyuyordu. Bu bilinmezlik, içimde bir sızı bırakıyordu ama sabırlı olmalıydım. Daha fazla konuşmalıyız ki, belki de bu sorularımın cevabını bulabilirdim.
Her geçen gün, onu biraz daha tanımak, ona biraz daha yaklaşmak istiyordum. Ama henüz yollarımız tam anlamıyla kesişmemişti. Şimdilik sadece beklemem gerekiyordu; belki de o, bu saatin nedenini bir gün bana kendisi açıklayacaktı.
Türkiye’de kadın cinayetlerinin önlenememesinin başlıca sebeplerinden biri, "iyi hal" ya da "haksız tahrik" gibi gerekçelerle uygulanan ceza indirimleri. Örneğin, bir kadını öldüren erkek, mahkemede düzgün giyinip “pişmanım” dediğinde bile ceza indirimi alabiliyor. Bu nasıl bir adalet? İnsanların hayatını alan, şiddeti sıradanlaştıran bir zihniyetin bu şekilde ödüllendirilmesi kabul edilemez! Katillerin serbest bırakılması, toplumda başka erkekler için de bir cesaret kaynağı haline geliyor. Suç işleyenler, hukukun kendilerini koruyacağını düşünerek şiddeti sürdürmeye devam ediyor.
Ayşenur Halil olayı da bunun en acı örneklerinden biri. Genç bir kadın, sırf bir erkeğin hastalıklı kıskançlığı yüzünden katledildi ve onunla birlikte başka bir kadın da aynı kişi tarafından öldürüldü. Bu canice eylemlerin arkasındaki kişi bir insan değil, bir cani! Peki bu katiller ceza indirimi mi alacak, serbest mi bırakılacak? Bizim adalet sistemimiz nasıl böyle işlemez hale geldi?
Kadınların öldürülmesi sadece bir bireysel suç değil, toplumsal bir travma. Bu cinayetler, kadınları sistematik olarak güçsüzleştiren ataerkil yapının sonuçlarıdır. Ancak asıl üzücü olan, suçluların yeterince ağır cezalara çarptırılmaması. Adaletin yerini bulmaması, kadın cinayetlerini durdurmak yerine daha fazla kadın için ölüm fermanı anlamına geliyor. Haksız tahrik ve iyi hal indirimi gibi saçmalıklara son verilmedikçe, toplumda gerçek bir güvenlik sağlanamaz.
Kadınlar ne kadar daha katledilecek? Daha kaç Ayşenur, İkbal ya da başka bir isim kurban gidecek? Bizim adalet sistemimiz ne zaman kadınların hayatlarını koruyacak?
#KADINAVEÇOCUĞADOKUNMA
4. Sayfa: Gerçeğin Sevinci
Üçüncü konuşmamızdan sonra kafamda birçok soru işareti kalmıştı. O adamın kocası olduğuna o kadar emindim ki içimde büyük bir hüzünle yaşamaya başlamıştım. Zihnim sürekli bu düşünceyle meşguldü; belki de her şey başladığı gibi sessizce sona erecekti. Ama hayat bazen bize hiç beklemediğimiz sürprizler sunar.
Bir hafta sonra, yeniden Instagram’da bir hikaye gördüm. Yine o adamla birlikte çekilmiş bir fotoğraf. Bu kez dikkatimi bir şey daha çekti: "Kardeşim" etiketiyle paylaşmıştı. Bir an duraksadım, kafamda her şey yerine oturmaya başladı. O adam kocası değil, kardeşiymiş! İçimde bir ferahlık hissettim, rahatlamıştım. Fotoğraftaki çocuğun da yeğeni olduğunu ögrendim.
Hemen mesaj yazdım. Bu kez endişeli değil, mutluydum. “O kişi senin kocan değilmiş, kardeşinmiş. Bunu neden söylemedin?” dedim. Gülerek cevap verdi, sanki eğlenircesine: “Sen bana o kişinin kocan olup olmadığını sormadın ki!”
Bir an durdum, gerçekten de sormamıştım. Yüzümde bir gülümseme belirdi ve hak verdim. “Evet, doğru,” dedim. Ama içimdeki sevinci kelimelere dökmek mümkün değildi. O an içimdeki her hücre sanki yeniden canlanmıştı. Kalbim daha hızlı atıyordu, mutluluktan kendimi hafiflemiş hissediyordum.
3. Sayfa: Yanılsama
Onunla o ikinci konuşmamızdan sonra, aramızdaki sessizlik yeniden başladı. Ama bu defa, bir yanım daha dikkatliydi. Artık Instagram’da paylaştığı hikayelere daha fazla dikkat eder olmuştum. Bir hafta geçmişti, zaman akıp gidiyordu. O sırada bir hikayesini gördüm, yine ilgimi çekmişti. Hikayesinde çekilmiş bir selfie vardı, gözleri derin ve anlamlı bakıyordu.
Kendimi tutamadım. Parmaklarım yine hızlıca klavyeye dokundu. Bu kez daha kişisel bir şey yazdım: “Gözlerin gerçekten çok güzel.”
Mesajı gönderdikten sonra bir an duraksadım. Acaba ne düşünecekti? Birkaç dakika sonra yanıt geldi: “Teşekkür ederim.” Cevap basit ama içten görünüyordu. İçimdeki merak ise büyüyordu. Bu kez bir adım daha ileri gittim. “Başka biri de sana gözlerinin güzel olduğunu söyledi mi?” diye sordum.
Bir süre cevap gelmedi. Beklediğimden daha uzun sürdü. Sonra ekranda beliren o tek kelimeyle karşılaştım: “Evet.” Belki de sıradan bir cevaptı, ama beni daha fazla düşünmeye sevk etti. O sırada sayfasında gezinirken, gözüm bir fotoğrafa takıldı. Yanında bir erkek ve yanında bir çocuk. Birden içimde bir yanılgı oluştu; sanki o fotoğraf bir ipucuydu. Onun evli olduğunu ve bir çocuğu olduğunu düşündüm.
Düşünceler kafamda hızla dönmeye başladı. Hemen mesaj yazdım: “Kusura bakma, evli olduğunu bilmiyordum. Özür dilerim.” Kalbim biraz sıkışmıştı. Yanıt gecikmedi. “Sorun değil,” diye cevap verdi, sanki bu mesele üzerinde fazla durmak istemiyormuş gibi.
Ve böylece üçüncü konuşmamız da sessiz bir şekilde sona erdi.
2. Sayfa: Beklenmedik Bir Mesaj
Eriklerle başlayan o ilk sohbetin ardından, günler geçti. Aramızda bir sessizlik oluşmuştu, sanki birbirimizi unutmuş gibiydik. Birkaç gün boyunca Instagram’da bir mesaj daha gelmedi. Ben de mesaj atmadım. Zihnimin bir köşesinde bu sohbetin, belki de sadece basit bir karşılaşma olarak kalacağını düşünmeye başlamıştım. Hayat yine kendi rutinine dönmüştü, eriklerin kısa sürede kaybolduğu gibi.
Sonra, beklemediğim bir anda telefonum titredi. Bir bildirim düştü: Instagram'da bir mesaj.
Açtım. O, yeniden yazmıştı. “Kimsin sen?” diye sormuştu. Bu mesaj beni hem şaşırttı hem de meraklandırdı. Sanki tanıdığı biriyle konuşuyormuş gibi bir tavrı vardı. Merakını gidermek istercesine birkaç mesaj daha yolladı. Eski sevgilisi olduğumu sanıyordu. Belki de bu yüzden tekrar bana yazmıştı, bir yanılsama içindeydi.
Ama ben değildim o kişi. Derin bir nefes alıp ona cevap yazdım. “Eski sevgilin değilim,” dedim. “İsmimi , X şehirde yaşıyorum.” Bir süre sessizlik oldu. Mesajımı okudu, ama bu sefer sohbete devam etmedi. “Tamam,” diye yazdı sadece, kısa ve net. Sohbet, sessizce son buldu.
Bir yanım merak ediyordu. Acaba bu kadar kısa süren bir tanışıklık burada mı son bulacaktı? Yoksa bir gün yeniden yazar mıydı? Ama o gün için konuşmamızın sonuna gelmiştik.
Bir Erikten Gelen Aşk
1. Sayfa: Bir Erik
Sonbaharın sararan yaprakları yavaş yavaş yere dökülmeye başlıyordu. Şehrin kalabalığı, sanki her şey yerli yerindeymiş gibi devam ederken ben, bir süreliğine bu kargaşadan uzaklaşmak için telefonuma sarılmıştım. Gözlerim Instagram'da gezinirken durdu. O an, bir şey dikkatimi çekmişti. Bir fotoğraf. Bir tabak dolusu parlak, Yeşilimsi erik. Basit gibi görünen bir kareydi, ama bu mevsimde erik bulmak garipti, tıpkı bazen hayatta karşımıza çıkan küçük sürprizler gibi.
Parmaklarımın hızlıca klavyede dolaşmasına engel olamadım. Belki sıradan bir konuşma olacaktı, belki hiç cevap almayacaktım. Ama içimde bir şey, bu eriklerin bana fazlasıyla garip geldiğini söylememi istiyordu.
"Bu mevsimde eriği nereden buldun(Kime yazdığımı bilmeden kıbarca ) ?" yazdım ve gönder tuşuna bastım. Kısa bir an durdum, sonra telefonu kenara koydum. Cevap beklemedim. Belki de hiç gelmeyecekti.
Ama geldi.
Birkaç dakika sonra ekrana düşen bildirim, aslında belki de hayatımın iki yılına damgasını vuracak olan o ilk kelimeydi. Her şey o basit mesajla başladı. Erikler. Basit bir sohbet, o gün hiç beklemediğim bir şekilde dönüştü. Sohbetin başında tanıştığım kişi, zamanla hayatımın merkezine yerleşen, kalbimi her gün yeniden keşfettiren birine dönüştü.
Ama o an, O cümleyle başlayan sohbet, her geçen gün daha derinleşti, tıpkı bir akarsu gibi, önce yavaş, sonra giderek hızlanan bir tempoda...
Yeni bir karar aldım artık sosyal platformlardan uzak durmak istediğim için hepsini kapattım sadece burada arada yazı paylaşacam sanırsam kendimle buradan sohbet etmek daha iyi olacak
Gözlerimde hala senin izin var. Kalbimdeki yara, senin adınla kanıyor. Ne zaman aklıma gelsen, içimde bir fırtına kopuyor. Seninle geçirdiğimiz anılar, şimdi acı veren anılar haline geldi.
Bir zamanlar güneş gibi parlayan gözlerin, şimdi karanlık bir gölgeye dönüştü. Senin yalanların, ihanetin ve sakladığın sırların ağırlığı altında eziliyorum. Artık gözlerimdeki sevgi yerini nefrete bıraktı.
Zamanı geldiğinde, intikamın soğuk pençesiyle sana dokunacağım. Gözlerinin içine bakıp, yüreğinin titrediğini görmek istiyorum. Senin de benim kadar acı çekmeni istiyorum. Ama bu intikam, beni de yaralayacak. İçimdeki sevgi ve nefret arasında sıkışıp kalacağım.
Belki de intikamın getirdiği tatmin, içimi ısıtmayacak. Belki de seninle ilgili son bir umut ışığı kalmayacak. Ama yine de yapacağım. Çünkü senin yüzünden kaybettiğim güveni geri kazanmak istiyorum. Senin yalanların, beni paramparça etti.
Belki de bu yazı, sadece bir terapi. Belki de gerçek hayatta intikam almak yerine, içimdeki acıyı biraz hafifletecek. Ama bil ki, senin yaptıkların unutulmayacak. Gölgenin intikamı, sessizce bekliyor.