syhmspmk - şeyhmus
şeyhmus

345 posts

Dlerinde Kaybolmak Vard..dlerinde Zgrle Kavumak..sana,doymak Bilmeden,bakmak Vard.uzun Uzadya Gamzelerinde

düşlerinde kaybolmak vardı.. düşlerinde özgürlüğe kavuşmak.. sana,doymak bilmeden,bakmak vardı. uzun uzadıya gamzelerinde kaybolmak.. ..ss


More Posts from Syhmspmk

9 years ago

Yavuz Bülent Bakiler

Cebeci İstasyonu ve Sen Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü İncecikten bir yağmur yağıyordu yollara Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi Sıcak bir kara sevda Yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu; Acımsı, buruk. mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde Sessizliği üstümüzden atamıyorduk Bir saçak altında kararsız, yorgun Saatlerce duruyorduk Kimse görmüyordu bizi Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü Bir başka türlüydü bu insanlar Sen bir başka türlüydün Gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi Gözlerin gözlerimde erimekteydi Bir mermer heykel gibi yanımda duruyordun Beni bırakma diyordun Meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam Bir yalnızlık duyuyorduk Ağlıyordun, ağlıyordun... Cebeci İstasyonunda bir tren Nefes nefese soluyordu Gerilmiş bir keman teli gibiydik Ankara Kalesi'nde bir eski çalar saat Bilmem kaça vuruyordu Bir yağmur yağıyor inceden ince İçimizdeki binbir düşünce Harmanlar misali savruluyordu Islanmış bir ceylan yavrusu gibi Tiril tiril titriyordun Gitsek gitsek diyordun. Yüreğimin atışından deli gönlümce Sırıl sıklam, paramparça, permeperişan Türküler söylüyordum Ağlıyordun, ağlıyordun... Şimdi, şimdi seni düşünüyorum Cebeci yollarında rüzgarlar esiyor, serin Paramparça düşmüş gönül ufkuma İki yıldız gibi gözlerin Gel Ey ciğerime saplanan hançer Gel ey yüreğime oturmuş kurşun Göçmen kuşlar gibi çok uzaklardan Gel artık Ne olursun.


Tags :
9 years ago

Nurullah Ataç/Karalama Defteri shf:74

Yarınlardan umudunu kesince kişi, beklemenin boş olduğunu anlayınca arkaya dönüp dünlere sarılmak, dünlere tutunmak istiyor. “Varsın yarınlar olmasın! benim en tatlı umutlarla bezediğim dünlerim var ya, yeter bana onlar. Hepsini birer birer anıp yeniden yaşarım, sevinçleriyle gülüp acılarıyla ağlar, odlarıyla yanarım. Sevinçleri gibi acıları, odları da birer yalan, benim kendi kendime kurduğum birer düşmüş. Olsun! o düşlerle gene eğlerim gönlümü!” diyor. Diyor da dönüp baktı mı ürperiveriyor. Dünlerde de bulamıyor aradığını… Ey benim eski duygularım, eski düşüncelerim! neden böyle uzaksınız benden? Ey benim eski gözyaşlarım! sizin sıcaklığınızı neden gene duyamıyorum? Yanaklarımda bir iziniz olsun kalmamış… Koyup gitmişsiniz beni… Sizi tanımıyor değilim. Ey benim eski duygularım, düşüncelerim, gözyaşlarım! ey benim gönlümün eski yalanları! birer birer tanıyorum, birer birer biliyorum sizi, ancak, ne türlü söyliyeyim? İçeriden değil, dışarıdan tanıyorum sizi. Sizi biliyorum, biliyorum ya, nerede, ne türlü tanıştıktı, onu bilemiyorum. Artık siz ben değilsiniz, ben de siz değilim, yabancıyız biribirimize… Yoksa ben sizi eskiden ilgiyle okuyup sonra adını bile unuttuğum bir öyküden mi biliyorum? Etimde değilsiniz benim artık: ben şimdi sizi bensiz, kendimi de sizsiz düşünebiliyorum. Demek sizinle ben bir değilmişiz, sizsiz de bir ben olabilirmiş… Oysaki ben sizi varlığımın, benliğimin özü, ta kendisi sanmıştım. Size benimle, kendi etime de sizinle yoğurulmuş diye bakıyor, “Ayrılamazlar biribirinden!” diyordum. İşte, göz göze geliyoruz da biribirimize gülümsemeden, öfkelenmeden, omuz silkmeden geçebiliyoruz. Tanıyorum sizi, ancak ben değilmişsiniz gibi, benden büsbütün ayrı, benim dışımda bir varlıkmışsınız gibi bakıyorum size… Ey benim eski duygularım, düşüncelerim! ey benim eski gözyaşlarım! bir gün gelecek, ben size dışarıdan bakabileceğim, sizi böyle dilimize yabancı sözler katıştırmadan bitirmeğe çalıştığım bir yazının konusu edebileceğim deseler, inanır mıydım ben? Yarın da yoktur, dün de yoktur: bir bitmiyen büğünün sınırları içine kapanmışız. Bizden büsbütün uzaklaşabilen, bize büsbütün yabancı olan bir dün, bizim düşümüz müdür? Ayaklarım altında çiğneyip toz toprak ettiğim, yok ettiğim yaprakla birlikte ben de ölüp gitmemiş miyim? Büğünkü beni dünkü ben sanıyorlar, ben de öyle sanıyorum. Doğrusu, biribirini andırıyor, biribirine benziyor ikisi. Ancak iyice bakın: o benzeyişler, andırışlar altında biribirinden ne denli uzak, biribirine ne denli yabancı olduklarını görürsünüz. Yarınımız da yoktur: öyle değişmiş olarak, benim etimden ayrılmıyacaklarını sandığım duygularımı, düşüncelerimi yitirmiş olarak vardığım yarın, gerçekten benim yarınım olabilir mi? O gün doğmuş, gene o gün ölecek, dün yaşamış olan kendisine biraz yakın, kendisinden büsbütün uzak bir kişininkilere benzer duygular, düşüncelerle kendini avutacak, bu durasız değişmezlik içinde çırpınıp ölecek bir kişinin yarınıdır o… Günler akıp geçiyor… Belki de ancak bize öyle geliyor. Ayrı ayrı günler yoktur, bir bitmiyen büğün vardır ki hepimiz onun içine kapanır, onun içinde akar gideriz deseler, bilmem o da doğru olmaz mı?.. Kendi kendime kapandım, yalnız kendimi aradım da düşündüm bunları, düşündükçe de bunaldım. Doğrusu, kendi sınırlarımız içine, kendi benliğimizin karanlıkları içine sinmenin bir çekiciliği var: dünle yarını birbirine karıştırıp ikisinin de yokluğunu söyleten düşüncelere sürüklüyor kişiyi. Dünsüz, yarınsız, değişmez bir büğün içinde yaşama… Bilmem, ölümün ta kendisi değil mi bu?..

9 years ago
Gerek Hesap Bu! Syf:102

Gerçek hesap bu! syf:102

9 years ago
Gerek Hesap Bu||nejat Iler Syf:17

Gerçek hesap bu||nejat işler syf:17

9 years ago
Ehmed Xan Nin Tm Siirlerini Tek Kitapta Birletiren Kitapkrte Dili Biraz Ar Olsada Okunmal Mutlaka.. Okuyun!!

Ehmedê Xanî nin tüm siirlerini tek kitapta birleştiren kitapkürtçe dili biraz ağır olsada okunmalı mutlaka.. okuyun!!


Tags :