
345 posts
Gerek Hesap Bu||nejat Iler Syf:39

Gerçek hesap bu||nejat işler syf:39
More Posts from Syhmspmk
düşlerinde kaybolmak vardı.. düşlerinde özgürlüğe kavuşmak.. sana,doymak bilmeden,bakmak vardı. uzun uzadıya gamzelerinde kaybolmak.. ..ss
Orhan Veli Kanık
Beni bu güzel havalar mahvetti, Böyle havada istifa ettim Evkaftaki memuriyetimden. Tütüne böyle havada alıştım, Böyle havada aşık oldum; Eve ekmekle tuz götürmeyi Böyle havalarda unuttum; Şiir yazma hastalığım Hep böyle havalarda nüksetti; Beni bu güzel havalar mahvetti.

.. Nerdesin ne suçun var anlarsın Gibi dost ettiğin paha gerçek paha Bilinir ki yolluyor yiyeceklerini senin katına Seni çile çektirilen Verdikçe alan kelime Susuzluktan kalma bir sarhoş ağzın Salt ona adımların Yalpa yok elatışında boyuna sürdüğün o Ve hadi artık. Konuş Nasıl buldun yolunu Ki akıyor her gece ruhun bütün gücü Bir fırdönüyü saklıyor eşyalar Sen ıssız tekbaşına ve mağrur Batıyorken yatağında Nasıl da ateş sıcak içova nabzı Zamanlar indirir kaldırır limanları Sanki bir kuş ağzı bir kadın ağzı Su başlarında sel yollarında hayatın Kuğu kanatları beyaz soluk alışları /Derken rahimlere kapandın Dirilik harflerle çalkalandı Boşaldı boş çanaklarına kavganın/ ... Korku ve Yakarış/C.Zarifoğlu
Nurullah Ataç/Karalama Defteri shf:74
Yarınlardan umudunu kesince kişi, beklemenin boş olduğunu anlayınca arkaya dönüp dünlere sarılmak, dünlere tutunmak istiyor. “Varsın yarınlar olmasın! benim en tatlı umutlarla bezediğim dünlerim var ya, yeter bana onlar. Hepsini birer birer anıp yeniden yaşarım, sevinçleriyle gülüp acılarıyla ağlar, odlarıyla yanarım. Sevinçleri gibi acıları, odları da birer yalan, benim kendi kendime kurduğum birer düşmüş. Olsun! o düşlerle gene eğlerim gönlümü!” diyor. Diyor da dönüp baktı mı ürperiveriyor. Dünlerde de bulamıyor aradığını… Ey benim eski duygularım, eski düşüncelerim! neden böyle uzaksınız benden? Ey benim eski gözyaşlarım! sizin sıcaklığınızı neden gene duyamıyorum? Yanaklarımda bir iziniz olsun kalmamış… Koyup gitmişsiniz beni… Sizi tanımıyor değilim. Ey benim eski duygularım, düşüncelerim, gözyaşlarım! ey benim gönlümün eski yalanları! birer birer tanıyorum, birer birer biliyorum sizi, ancak, ne türlü söyliyeyim? İçeriden değil, dışarıdan tanıyorum sizi. Sizi biliyorum, biliyorum ya, nerede, ne türlü tanıştıktı, onu bilemiyorum. Artık siz ben değilsiniz, ben de siz değilim, yabancıyız biribirimize… Yoksa ben sizi eskiden ilgiyle okuyup sonra adını bile unuttuğum bir öyküden mi biliyorum? Etimde değilsiniz benim artık: ben şimdi sizi bensiz, kendimi de sizsiz düşünebiliyorum. Demek sizinle ben bir değilmişiz, sizsiz de bir ben olabilirmiş… Oysaki ben sizi varlığımın, benliğimin özü, ta kendisi sanmıştım. Size benimle, kendi etime de sizinle yoğurulmuş diye bakıyor, “Ayrılamazlar biribirinden!” diyordum. İşte, göz göze geliyoruz da biribirimize gülümsemeden, öfkelenmeden, omuz silkmeden geçebiliyoruz. Tanıyorum sizi, ancak ben değilmişsiniz gibi, benden büsbütün ayrı, benim dışımda bir varlıkmışsınız gibi bakıyorum size… Ey benim eski duygularım, düşüncelerim! ey benim eski gözyaşlarım! bir gün gelecek, ben size dışarıdan bakabileceğim, sizi böyle dilimize yabancı sözler katıştırmadan bitirmeğe çalıştığım bir yazının konusu edebileceğim deseler, inanır mıydım ben? Yarın da yoktur, dün de yoktur: bir bitmiyen büğünün sınırları içine kapanmışız. Bizden büsbütün uzaklaşabilen, bize büsbütün yabancı olan bir dün, bizim düşümüz müdür? Ayaklarım altında çiğneyip toz toprak ettiğim, yok ettiğim yaprakla birlikte ben de ölüp gitmemiş miyim? Büğünkü beni dünkü ben sanıyorlar, ben de öyle sanıyorum. Doğrusu, biribirini andırıyor, biribirine benziyor ikisi. Ancak iyice bakın: o benzeyişler, andırışlar altında biribirinden ne denli uzak, biribirine ne denli yabancı olduklarını görürsünüz. Yarınımız da yoktur: öyle değişmiş olarak, benim etimden ayrılmıyacaklarını sandığım duygularımı, düşüncelerimi yitirmiş olarak vardığım yarın, gerçekten benim yarınım olabilir mi? O gün doğmuş, gene o gün ölecek, dün yaşamış olan kendisine biraz yakın, kendisinden büsbütün uzak bir kişininkilere benzer duygular, düşüncelerle kendini avutacak, bu durasız değişmezlik içinde çırpınıp ölecek bir kişinin yarınıdır o… Günler akıp geçiyor… Belki de ancak bize öyle geliyor. Ayrı ayrı günler yoktur, bir bitmiyen büğün vardır ki hepimiz onun içine kapanır, onun içinde akar gideriz deseler, bilmem o da doğru olmaz mı?.. Kendi kendime kapandım, yalnız kendimi aradım da düşündüm bunları, düşündükçe de bunaldım. Doğrusu, kendi sınırlarımız içine, kendi benliğimizin karanlıkları içine sinmenin bir çekiciliği var: dünle yarını birbirine karıştırıp ikisinin de yokluğunu söyleten düşüncelere sürüklüyor kişiyi. Dünsüz, yarınsız, değişmez bir büğün içinde yaşama… Bilmem, ölümün ta kendisi değil mi bu?..

Anlat bize ey akşamın mumu olan dengbej;ey gecemizin konuğu ay, fırat mı daha aşık dicle mi daha deli? /Mehmed Uzun