
42 posts
9. BLM
9. BÖLÜM
YAZITLAR
Taş tabletlerden biri, T ve S’nin gençlik yıllarına aitti. İkisi de adanın farklı köylerinde büyümüşlerdi ve birbirlerini ilk kez bir festivalde görmüşlerdi. Festivalde, adanın geleneksel dansları ve şarkıları eşliğinde eğlenirken, göz göze gelmişler ve aralarında hemen bir bağ oluşmuştu. O günden sonra, sık sık buluşup adanın çeşitli yerlerini keşfetmeye başlamışlardı.Bir gün, adanın en yüksek tepesine tırmanmaya karar verdiler. Zirveye ulaştıklarında, muhteşem manzara karşısında büyülenmişlerdi. Güneşin batışını izlerken, birbirlerine olan hislerini itiraf ettiler ve o an, hayatlarının geri kalanını birlikte geçirmeye karar verdiler. Bu anı, yazıtta detaylı bir şekilde betimlenmişti ve onların aşkının başlangıcını simgeliyordu.Okudukları yazıtlar, ikisinin de kafasını hayli karıştırmıştı. S, kulübeye doğru yürürken içini bir ürperti kapladı. Her adımda, arkasından birinin onu izlediği hissine kapılıyordu. Hava kararıyordu. Adımlarını hızlandırdılar. Sessizlik, kulaklarını tırmalıyordu. Gölge oyunları, yerde dans ediyordu ve her an bir şeyin ortaya çıkacakmış gibi hissettiriyordu. Aniden, ormanın derinliklerinden gelen bir çatırtı sesi duyuldu. İkisi de donup kaldı, kalpleri hızla çarpmaya başladı. Neyse ki bu bir tavşandı.T, şömineyi yaktı. S, “Ben kendime şarap alacağım, sen de ister misin?” diye sordu. T, “Lütfen,” dedi. Kadehi eline aldığı zaman, S’nin gözlerine baktı. “Seni çok seviyorum,” dedi. S, T’ye sokuldu. “Ben de seni seviyorum,” dedi. İkisi de çok yorgundu ve kadehlerini kenara bırakıp uykuya daldılar.
-
dreamsofthenightblog liked this · 7 months ago
-
yildizlaraait liked this · 7 months ago
-
gokyuzunuru liked this · 7 months ago
-
fatossh0 liked this · 7 months ago
-
sakingecenfirtina liked this · 8 months ago
-
sermeri liked this · 8 months ago
-
mukadderat liked this · 8 months ago
-
41-cennet-fatma liked this · 8 months ago
-
sadecesusvedinlebeni liked this · 8 months ago
-
ferzeliyeva liked this · 8 months ago
-
yanmayansokaklambalari liked this · 8 months ago
-
higgssbozonu liked this · 8 months ago
-
kitapkunduzu reblogged this · 8 months ago
-
aylema52 reblogged this · 8 months ago
-
aylema52 liked this · 8 months ago
-
atmos-fer liked this · 8 months ago
-
cedaa liked this · 8 months ago
-
birdemethuzunum liked this · 8 months ago
-
theedessa liked this · 8 months ago
-
gozlerindekiay3 liked this · 8 months ago
-
sadeceebeeen liked this · 8 months ago
-
34istanbyl liked this · 8 months ago
-
hermes-0 liked this · 8 months ago
More Posts from Hermes-0
15.BÖLÜM SAVAŞ
Gece olduğunda,gökyüzünde garip bir ışık belirdi. S ve T, halkla birlikte bu ışığı izlerken, adanın etrafında devasa bir gemi belirdi. Bu, adaya saldırmak için gelen düşman bir filoydu. Kral Valerius, S ve T’ye dönerek, “Halkı korumalıyız!” dedi.
T, hemen savunma hattını güçlendirmek için harekete geçti. S ise, halkı güvenli bir yere yönlendirdi. Düşman gemileri adaya yaklaşırken, T ve savaşçılar, adanın savunmasını korumak için cesurca savaştılar. S, halkın güvenliğini sağladıktan sonra, T’ye destek olmak için savaş alanına geri döndü.
Savaş şiddetliydi ve düşmanlar güçlüydü, ancak S ve T’nin liderliğinde, ada halkı birlik içinde savaştı. T, düşman gemilerinden birine tırmanarak, geminin kaptanını etkisiz hale getirdi. Bu, düşmanların moralini bozdu ve geri çekilmelerine neden oldu.
Savaşın sonunda, ada halkı büyük bir zafer kazandığını düşünerek sevinçle kutlamalara başladı. T, halkın coşkusunu paylaşırken birden S’nin yanında olmadığını fark etti. Kalbi hızla çarpmaya başladı ve etrafına bakındı. S’nin nerede olduğunu kimse bilmiyordu.
T, endişeyle Kral Valerius’a koştu. “S kayıp! Onu bulmalıyız!” dedi. Kral Valerius, hemen bir arama ekibi oluşturdu ve T ile birlikte S’yi aramaya başladılar. Ada boyunca her yeri taradılar, ancak S’den hiçbir iz bulamadılar.
Tam umutsuzluğa kapılacakları sırada, bir köylü, adanın kuzey ucunda garip bir hareketlilik gördüğünü bildirdi. T, hemen oraya doğru koştu. Kuzey ucuna vardığında, düşmanların geri çekilirken S’yi esir aldıklarını fark etti. S, düşman gemisinde zincirlenmiş haldeydi.
T, öfke ve kararlılıkla doldu. “Seni kurtaracağım, S!” diye bağırdı.

17. BÖLÜM
KARANLIK GÜÇLER
Merlin, kapıdan içeri girdiğinde, kulübenin içindeki sıcaklık ve huzur hemen hissediliyordu. Şöminenin yanındaki tekli koltuğa oturdu ve derin bir nefes aldı. T, Merlin’in yüzündeki yorgunluk ve bilgelik izlerini fark etti. Merlin, gözlerini şöminenin alevlerine dikerek konuşmaya başladı.
“S ve sen bu adadan gittiğinizde, adanın hayat enerjisi sönmüştü,” dedi Merlin, sesi hüzünlü ve derindi. “Sizler adanın kalbiydiniz. Siz gittikten sonra, ada halkı umudunu kaybetti ve karanlık günler başladı.”
Merlin, bir an duraksadı ve ardından devam etti. “Gölgelere saklanmamın sebebi, düşmanların beni bulup adanın son umudunu da yok etmelerinden korkmamdı. Geçen gece o ışık tekrar yandı. Geri döndüğünüzü anladım ve gölgelerin içinden çıktığımda S’yi esir aldıklarını gördüm. Onu kurtarmak için çabaladım ama artık çok yaşlandım, eskisi kadar güçlü değilim.”
Merlin, gözlerini T’ye çevirdi ve derin bir iç çekti. “Yıllar boyunca gölgelerde saklanarak, düşmanların planlarını bozmak ve halkı korumak için çalıştım. Ama artık gücüm tükeniyor. S’yi kurtarmak için senin yardımına ihtiyacım var. Senin cesaretin ve benim bilgeliğimle, birlikte bu karanlığı aydınlatabiliriz.”
T, Merlin’in sözlerinden derin bir etkiyle, “Merlin, seninle birlikte bu görevi üstleneceğim. S’yi kurtaracağız ve adayı eski parlak günlerine geri döndüreceğiz,” dedi.
Merlin, başını sallayarak, “Evet, T. Birlikte başaracağız,” dedi ve planlarını detaylandırmaya başladılar.
Merlin, Ehriman şehrinin sadece fiziksel engellerle değil, aynı zamanda karanlık büyüler ve yaratıklarla da korunduğunu açıkladı. “Ehriman, karanlık güçlerle dolu bir yer. Düşmanlar, büyülerle korunan geçitler ve yaratıklarla dolu zindanlar inşa ettiler. Bu yaratıklar, sadece karanlık büyülerle kontrol edilebilir ve çok tehlikelidir.”
Merlin, T’ye bazı büyülü eşyalar verdi. “Bu eşyalar, karanlık güçlere karşı korunmanı sağlayacak. Ayrıca, adanın eski haritalarını ve gizli geçitlerini de biliyorum. Bu bilgi, Ehriman’a gizlice girmemize yardımcı olacak.”
T, Merlin’in verdiği eşyaları dikkatle inceledi ve başını sallayarak, “Bu eşyalar ve bilgilerle, S’yi kurtarabiliriz. Ama dikkatli olmalıyız. Karanlık güçler, her an bizi bekliyor olabilir.”
Merlin, T’ye güvenle baktı. “Birlikte başaracağız, T. Karanlık güçlere karşı savaşacağız ve S’yi kurtaracağız.”
Merlin, T’ye derin bir sevgiyle baktı ve yumuşak bir sesle, “En büyük sihir, ikinizin sevgisi,” dedi. “Bu sevgi, karanlık güçlere karşı en güçlü silahımız olacak.”
Merlin, ardından derin bir nefes aldı ve şifreli bir şiir okumaya başladı:
Sevgiyle dolu kalpler, karanlığı aydınlatır,
Bir fedakarlık, ışığı sonsuza taşır.
Bir can, diğerini kurtarmak için feda edilir,
Sevgi, en büyük sihirdir, her şeyi yenebilir.
T, Merlin’in okuduğu şiiri dikkatle dinledi ve anlamını çözmeye çalıştı. Merlin, T’nin yüzündeki endişeyi fark ederek, “Bu şiir, sevginin gücünü ve fedakarlığın önemini anlatıyor. S’yi kurtarmak için büyük bir fedakarlık gerekebilir. Ama unutma, sevgi her zaman en güçlü sihirdir,” dedi.
T, Merlin’in sözlerinden derin bir etkiyle, “Anladım, Merlin. Sevgiyle ve cesaretle bu görevi üstleneceğim.

18. BÖLÜM
SEVGİ
Gece yarısı geldiğinde, Merlin büyülü sözlerle Ehriman şehrine açılan bir kapı oluşturur. Kapı, parıldayan bir ışıkla çevrilidir ve içinden hafif bir rüzgar eser. Merlin, T’ye dönerek ciddi bir ifadeyle konuşur:
“Bu kapıdan geçtiğinde, karanlıklar şehrine girmiş olacaksın. Orada neyle karşılaşacağını tam olarak bilmiyoruz, bu yüzden çok dikkatli olmalısın. Her adımını düşünerek at ve gözlerini dört aç.”
T, Merlin’in sözlerini dikkatle dinler ve kararlılıkla başını sallar. “Sen merak etme Merlin,” der T, gözlerinde kararlılığın parıltısıyla. “S’yi almadan geri dönmeyeceğim.”
T, Ehriman şehrine girdiğinde, karanlık ve sisli bir koridorda ilerler. Bu koridor, T’nin sevgi ve bağlılığını test etmek için büyülerle doludur. T, ilerledikçe, aniden karşısına annesinin görüntüsü çıkar. Annesi, T’ye sıcak ve sevgi dolu bir sesle seslenir:
“T, oğlum geri dön. Bu tehlikeli yolculuğa devam etme. Seni çok özledim ve endişeleniyorum. Lütfen eve dön ve güvende ol.”
T, annesinin sesini duyduğunda, içi sevgi ve özlemle dolar. Ancak, annesinin illüzyon olduğunu fark etmek zorundadır. T, annesine olan sevgisiyle mücadele ederken, gerçek sevginin ne olduğunu anlamaya çalışır. Annesinin görüntüsü, T’nin zihninde beliren anılarla daha da güçlenir. Annesi, T’ye çocukluğundan kalma anıları hatırlatır ve onu geri dönmeye ikna etmeye çalışır.
T, derin bir nefes alır ve annesinin gözlerine bakarak konuşur: “Anne, seni çok seviyorum ve seni özlüyorum. Ama bu yolculuğu tamamlamak zorundayım. S’yi kurtarmadan geri dönmeyeceğim. Gerçek sevgi, fedakarlık ve cesaret gerektirir.”
Bu sözlerle, T annesinin illüzyonunu aşar ve yoluna devam eder. Annesinin görüntüsü yavaşça kaybolurken, T’nin içindeki sevgi ve kararlılık daha da güçlenir. T, gerçek sevginin sadece bir duygu olmadığını, aynı zamanda fedakarlık, sabır ve bağlılık gerektirdiğini öğrenir.
20.BÖLÜM
AKAN KAN
T ve S, Ehriman’ın karanlık sokaklarında ilerlerken, peşlerindeki gölgelerin daha da yoğunlaştığını fark ettiler. T, S’yi korumak için kollarını etrafına sardı ve birlikte bu karanlıktan çıkmanın bir yolunu aramaya başladılar. Ancak, gölgeler onları sıkıştırmaya devam ediyordu.
Bir süre sonra, T ve S, eski bir binanın önüne geldiler. Binanın kapısı yarı açık ve içeriden hafif bir ışık sızıyordu. T, S’ye dönerek, “Burada bir süre saklanabiliriz,” dedi. S, başını sallayarak onayladı ve birlikte binaya girdiler.
İçeri girdiklerinde, binanın içinin terkedilmiş olduğunu fark ettiler. Tozlu raflar, kırık camlar ve eski mobilyalarla dolu bu yer, bir zamanlar canlı bir mekan olmalıydı. T, S’yi bir sandalyeye oturttu ve etrafı kontrol etmeye başladı. “Burada güvende olacağız,” dedi T, S’ye güven vermeye çalışarak.
Ancak, gölgeler binanın içine de sızmaya başlamıştı. T, S’yi korumak için kollarını daha da sıkı sardı. “Seni buradan çıkaracağım,” dedi T, sesi titrek ama kararlıydı. Ancak, gölgeler onları sıkıştırmaya devam ediyordu ve kaçacak yer kalmamıştı.
T, bir anlık dikkatsizlikle kırık bir cama çarptı ve eli kesildi. Kan damlaları yere düştükçe, gölgeler bu damlalara doğru yaklaşıyordu. T, bir cam parçasını eline aldı ve bileklerini kesmeye başladı. S, onu durdurmaya çalıştı ama T dinlemiyordu. “Çocuğumuz için kaçmalısın,” dedi T, sesi kararlı ve acılıydı.
S, gözyaşları içinde çaresizce kaçarken, T akan kanıyla gölgeleri uzaklaştırmaya çalışıyordu. T, S’nin güvende olduğunu bilmenin huzuruyla gözlerini kapattı.
4.BÖLÜM
GÜNEŞ DOĞARKEN
Sabah güneşinin ilk ışıkları, S’nin gözlerini açtığında T’nin göğsünde huzurla dinleniyordu. Hafif bir esinti, denizin tuzlu kokusunu burnuna getirirken, martıların cıvıltıları ve dalgaların sahile vuruşu adeta bir senfoni oluşturuyordu. Issız bir adadaydılar, sadece ikisi ve doğanın büyüleyici güzellikleri. Bu an, S için bir rüya gibiydi; T’nin yanında, bu huzurlu ortamda, tüm dünyadan uzak.
S, gözlerini açtığında etrafındaki güzellikleri fark etmeye başladı. İlk başta, nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Gözlerini kısarak güneşin doğuşunu izledi, denizin maviliğine daldı. T’nin sıcaklığı ve kalp atışları, ona güven veriyordu. Ancak, bir süre sonra, etraflarındaki güzelliklerin farkına varmakla birlikte, bir şeylerin farklı olduğunu hissetti.
T de aynı anda uyanmıştı. Gözlerini açar açmaz, S’nin şaşkın bakışlarıyla karşılaştı. İkisi de bir an duraksadı, birbirlerinin gözlerinde aynı şaşkınlığı gördüler. Etraflarındaki doğanın büyüleyici güzellikleri, onları adeta büyülemişti. Ancak, bu büyüleyici manzara içinde, çıplak olduklarını fark ettiklerinde, şaşkınlıkları daha da arttı.
S, hafifçe gülümseyerek T’ye baktı. T de aynı şekilde karşılık verdi. Bu durum, aralarındaki bağı daha da derinleştirdi. Göz göze geldiler ve gülümseyerek birbirlerine sarıldılar. Bu anın tadını çıkarmak için başka hiçbir şeye ihtiyaçları yoktu. Doğanın kucağında, birbirlerine sarılmış halde, tüm dünyadan uzak, sadece ikisi ve bu büyüleyici an vardı.
S,T’nin elini tuttu ve hafifçe sıktı. “Bu bir rüya mı?” diye sordu, sesi yumuşak ve merak doluydu. S, derin bir nefes aldı ve başını sallayarak, “Bilmiyorum, ama eğer rüyaysa, uyanmak istemiyorum,” dedi. Bu sözler, ikisinin de yüzünde bir gülümseme oluşturdu.
Etraflarındaki doğanın güzellikleri, onları büyülemişti. Palmiye ağaçlarının yaprakları, hafif esintiyle dans ediyordu. Denizin maviliği, ufukta gökyüzüyle birleşiyordu. Bu anın gerçek olup olmadığını sorgulamak, onların bu büyüleyici anın tadını çıkarmalarına engel olamıyordu.