Nedendir Bilmem. Bir Eyleri Ok Youn Hissettikten Sonra Tm Perdelerimizi Kapatp, Hayata Ve Hatta Duygulara
Nedendir bilmem. Bir şeyleri çok yoğun hissettikten sonra tüm perdelerimizi kapatıp, hayata ve hatta duygulara bir süreliğine küsüyoruz.
Bu yüzdendir ki, çok güzel sevenler hep yüzeyde kalır.
Bugün yine sabah olacak ve nasıl yürüdüğünü bilmediğin yolun sonunda belirlenen saatte seni alması gerekecek arabayı bekleyeceksin. Yol boyunca okuduğun şeyler, kısa bir süreliğine, seni dünyanın daha güzel bir yer olabileceğine inandıracak. Aslında gerçek kitapseverler kitaplarının altını çizmeyi çok sevmezler, ona zarar verdiklerini düşündükleri için. Halbuki orada yaşanmışlık vardır. Hayata karşı küstüğün ve kendi içinde öldürmek istediğin şeylerin (ki ona sen ne dersen) sessiz bir dışavurumudur. İnandığın şeyleri gördüğünde sende altını çizeceksin. Yalnızca birkaç cümlenin.
Rakamlarla, anlamların her zaman çelişki dolu bir ilişkisi vardır.
Yaşın ilerledikçe altını çizdiğin şeyler bazen azalır. Her zaman değil ama. Çünkü bazen hatırlarsın. Umudu değil. Sen eskiden umuttun zaten, bunu beslemene gerek yoktu ki. Şimdi ise seçenekler ve beraberinde anlamlar çoğaldı. Demek ki bazen yolumuzu şaşırmamız bundanmış.
Bir oyun oynayalım mı?
Sende en son altını çizdiğin şeyi yaz ve bir hikayemiz olsun.

-
illustep liked this · 2 years ago
More Posts from Neftiisworld
Istedim ki biraz sevgi ve insanlık hakkında konuşalım. Sevgi neydi emekti gibi klişe cümlelerle giriş yapmayacağım. Içimden çok fazla, keşke o klişe dönemlere geri dönseydik ve sevginin hala bir kıymeti olsaydı desem de, bu biraz sıkıcı bir giriş olurdu.
Çok fazla mücadele ettiğimiz zamanlara şöyle bir göz atalım. Aslında hepsinde yüzümüzü güldüren yegane şey sevginin varlığını hissetmek olmuştur.
Peki o sevginin saçma bir sebepten sizden alındığı o anı da hatırlıyor musunuz? İşte o nokta Oğuz Atay'ın da dediği gibi insanlığın öldüğü nokta oluyor. İnsanlık öldü ve kimse farkına bile varmadı.
Yıllar öncesinde birisi yarım kalan şey de pek ala bitti sayılabilir, sonuçta o kitabı okumaya devam edemezsin demişti. Bu cümleyi, tıpkı bazı cümlelerde olduğu gibi, yıllarca düşündüm.
Sizce sevgi yarım kalabilir mi, yoksa tamamen bitti mi saymalıyız? Eğer tamamen bitti sayarsak, insanlığımızı hangi köşeye fırlatıp atmamız gerekir?
Tüm bunları geride bırakarak şöyle de sorabilirim; sizde bir şeyleri yoksaymaya çalışmaktan sıkılmadınız mı?
Şimdi gözlerimizi kapadık ve yürüyoruz sakince. Yolda yürürken ya da durakta beklerken nerede olduğunun hiç önemi olmadan, sadece kafanı kaldırıp insanlara baktın mı? Muhakkak ki bakmışsındır, peki kaç kişiyi gerçekten gördün?
Sorsan hepimiz görülmek isteriz, birini görmeye hiç hazır olmadan. İnsanların hayatlarına öylesine bir 'an' dan dahil olup yargılamak ne hoş gelir oysa. Kimse onun ne haber aldığını, nasıl bir an'da hapsolduğunu düşünmez. Bunca şeye rağmen yinede düşünülmek isteriz.
Çünkü insan görüldüğü kadar var olur ama unutmamak gerekir ki gördüğü kadar da insandır.

'Mücadele'
Kökeni Arapça olan bu kelime, tartışma ve cedelleşme sözcüklerinden alıntıdır.
Hayattaki mücadelemiz bazı zamanlar tartışma halinde ilerliyor ve hep zor diyoruz. Peki zor olan nedir? Bazı zamanlar ışığımızın tamamen sönmesi mi? Fakat, ışığımız her zaman içimizden gelir. Kabul edelim, bazı zamanlar titrektir ve bazı olaylar şiddetini artırır. Bu sandığımızın aksine etrafımızdaki insanlar yüzünden değil, düşüncelerimiz yüzünden olur. Şimdi size her şeyi güzel düşünelim ve tüm bekledikleriniz gerçek olsun demeyeceğim. Çünkü olmayacak. Bazı zamanlarda yine zorlanacağız. Diğer bir deyişle, mücadelemiz devam edecek. Kendimizle ve çoğu zaman etrafımızdaki insanlarla tartışacağız. Anlamayacaklar ve siz yeterince iyi anlatamadığınızı düşüneceksiniz.
Unutma, herkes her zaman her şeyin farkındadır.
Tam da bu sebepten, insanlara duyguları anlatmaya çalışmak beyhudedir. Tüm gücünü ışığını yeniden bulmak için harcamalısın. Çünkü birileri seni farkedince değil, ışığını bulduğunda var olacaksın. Var olduğunda, zaten farkına varacaklar.
Ateş böceklerini bulmaya var mısın?
This is the most beautiful thing I have ever seen 😍










Baroque fantasy

Gökyüzüne dokunmak, kalbimin arasında unuttuğum kitap sayfaları gibi. Oraya dönüp baktığımda, tüm kelimeler kafamın içindeki seslerin ta kendisi sanki. Bir yandan susturmaya çalışırken, bir yandan okumaktan kendimi alamıyorum. Yeni alınan bir kitabı tüketir gibi tüketiyor insanı. Ve insan ki, bazen en sevdiğin, sana nasılsın bile demiyor. Siz de sessizce okumaya devam ediyorsunuz.
En son sayfaya geldiğinizde, okuduğunuz tek kelimenin tüm sayfaların anlamını değiştirdiği çok nadir bir durum değil midir? Her zaman aksini ister, çok farklı olabilirdi deriz. En azından çoğu zaman.
Ki bu hikayede de değiştirmedi. Okumaya devam ettiğinizde ise, "o" yanıtı gördünüz : sordum ama sen söylemedin. Neredeyse tüm kitabı okumuş ve seslerin arasında çoktan gözden kaybolmuştunuz. Boğuluyorsunuz ve farkediyorsunuz, önemli olan durumlar, siz değil. Peki, denizin en dibinde sesleri nasıl net duymanız beklenebilir ki?
Unutmamak gerekir, okuyucunun beklentisi her zaman en yüksektedir. Bu yüzden sesi duymayıp, okumaya devam etmeye çalıştığınız için suçlusunuz. Boğulacağınızı bilip, o denize girmemeniz gerekirdi. Hem yüzme bilmeyen biri neden denize girmek ister? Onların öğrenmek için attığı adımlar elbette sizin suçunuz. İşte tam da bu yüzden gökyüzüne dokunurken, yanınızda kim olduğu önemli değil. Önemli olan gökyüzü, önemli olan kalbinizin arasında unuttuğunuz kitap sayfaları. Seslerin anlamlı hale gelmesi içinse belki sadece bir kaç sayfa daha gerekli.
Çünkü kitabın yazarı her zaman sensin.