Kendimce - Tumblr Posts
Sana karşı dürüst olmaylıyım sevgilim:
Beni sevmek sandığından zor olacak. İzleri hâlâ iyileşmemiş pek çok yaram var benim. Kaşınıyor, batıyor, rahatsız ediyor bazen. Çok dengesiz olabiliyorum. Ruhumdaki hastalıkları henüz iyileştirmedim. Affet beni. Öfkem çok zarar verici olabiliyor. Kırılmaktan korktuğum ilk anda elime bir kalkan yerine ateşli bir kılıç alıyorum çünkü. Maalesef hayat bana kendimi bu şekilde savunmayı öğretti.
Ancak gitmek yerine tüm bu zor yanlarımdan sonra bile yanımda kalmayı tercih edersen sana söyleyeceklerim var:
Seni tertemiz sevebilirim. Küçük bir kızın annesine duyduğu kadar saf bir sevgi sunabilirim. Gözüm fani yüceliklerde değildir benim. Sana ve bana sunduğun sevgiye sonsuza kadar sadık olabilirim.
Saygıda kusur etmem asla! Her bayram elini öperim. Hoşlanmayacağını bildiğim hiçbir şeyi yapmam. Bilmeden bir kusur işlediğimde boynumu eğip özür diler ve bir daha tekrarlanmayacağına dair sana söz veririm.
Seninle bir bahar akşamı sabaha kadar öpüşüp gün doğumunu seyredebilirim. Yıldızları sayalım, desen sıkılmam. Yüzünü güldürmek için canımı verebilirim.
Ben böyle bir kızım işte! Duvarlarını aşmadan içindeki güzelliği asla göremeyeceğin biriyim.
O duvarları aşan kimse olmadığından da her zaman bir kaya parçası kadar sert ve çekilmez olduğumu söylemeye devam edecek insanlar.
Sen sev beni. Bakarsın karşındaki duvarların arasında gül sarmaşıkları yetişmeye başlar...
Günün sonunda insan ilk kendi kibrine yenilir.
Unutma! Yalnızlık bir ceza değil bir ödüldür gelişmek isteyen insana.
İlk defa gece denize girdim. Yıldızları izledim denizin dalgalarına uzanıp. Hiç bilmediğim bir şehri tek başıma gezdim. Yeni insanlarla tanıştım. İlk defa öpüştüm, ilk defa seviştim.
Ölmekten vazgeçtikten sonra yaşamadığım her şeyi yaşamaya karar verdim. Hayatı kovalamıyorum artık. Geç kalmıyorum hayata. Yavaşça yaşıyorum. Yarın ölüm beni bekliyormuş gibi değil.
Yerdeki kan izleri duruyor gözlerimin önünde. Gülümsüyorum artık. Geçti, diyorum. Yaşamanın neşesi benim.
Kendi kendimin ışığı benim, diyorum.
Bileğindeki izlere bak! Hayattasın.
Sen iyi hayatta kaldın güzel kızım.
Annem dünyanın sevgi uğruna döndüğünü söylerdi. Tanrının bizi, onu ve birbirimizi sevelim diye yarattığını...
O hâlde dünyanın durmuş olması gerekmez mi anneciğim?
Yoksa bir yerlerde birileri hâlâ birbirlerini seviyorlar mı?
9 Ekim 2024
"Neden bu kadar hırpaladın kendini?"
"Bilmem..." Mutsuzum, acımı unutana kadar çalışmak istedim diyemedim.
Ellerim paramparça. Ayaklarım geri geri giderek yaklaştım odaya. İçeri girerken nefesimi tuttum.
"Neyi dinletiyorsun bugün?" diye sordu.
"Etütümle başlayalım isterseniz."
Birlikte çalmaya başladık. Sesler aynı geliyordu. Sesleri temizlediğim için hafif bir heyecan duydum. Ardından tekrar başladı sürekli durdurmaya. Pek çok şey öğretti. Aynı dizekleri sayısız kez çaldırdı. Zor bir pozisyon deniyorduk. Tekrar tekrar denemekten elime kramp girdi bir süre sonra. Elimi çekip salladım.
"Devam, devam mızmızlanma!" dedi.
"Öğretmenim mızmızlanmıyorum kramp girdi." dedim. Genelde hiçbir sözüne karşılık vermediğimden herhalde, bana acır gibi gülümsedi.
Bu dönem ilk defa keyifli çıktım odasından. Nihayet kötü bir şey söylemeden bitirmişti dersi. Pazartesi eserimi dinleyecekti ki bu konuda çok daha iyiydim. Gülümsedim.
Paramparça olmuş parmaklarıma baktım bahçeye indiğimde. Uçları mosmor olmuş, tellerin izleri çıkmıştı. Henüz tam iyileşmememiş nasır yaraları tekrar morarıp şişmişti.
"Olacak." dedim. "Başaracağım."
"İnsan herkesin yerini doldurabilir, kendininkini asla."
U.M.
ben bu sosyal medya dilini anlamıyorum.
zaten yeterince korunmaya muhtaç bir dilimiz varken neden aptal saptal lafları, iki gün sonra modası geçecek yüzeysel espirileri 'halk' literatüründe tutuyoruz? çok aptalca.
zart zurt diye geziyor insanlar, iqsuz gibi aynı tiplemelere girmemişçesine bi de aynı lafları konuşuyorlar. yatarotti ne beynine soktugum.
saygilar.
(kendimce - 1 )
herkes her allahın günü buz dolabını açıp kapatır. noodle mı yesem? bu saatte ne noodleı. çay mı içsem? canım istemiyor. çubuk kraker alayım dedim, içimdeki o boşluk hissini kapatmadı. acaba biz her buzdolabını açtığımızda hissettiğimiz o manasız boşluğu kapatmak için mi uğraşıyoruz? bu boşluğu açlık olarak mı tanımlıyoruz? ve bu açlığı fizyolojik bir histen ibaret sanıp benliğimizdeki o doyumsuz deliğe ulaşamıyor muyuz?
kıyafetini, işini, seçimlerini başkalarının beğenisine göre şekillendirmeni anlarım bir yere kadar, ama bari inancınız sizin olsun be geri zekalılar. bir takım görüş-fikir vs. önderleri çıkmasa haberinizin olmayacağı şeylere herkes inanmış diye inanıyorsunuz, kodugumunun şempanzeleri bi de kendiniz baksanıza.
Bir eserinde; gönül gönlü bulsaydı bozkırlar gül
olurdu, diyor Necip Fazıl gönül gönlü bulsaydı..
🍂🦋🍂...
Her güzelliğin bir sonu vardır.
Köy serüvenimin sonlarına yaklaşıyorum :(..
🍂🕊️✨...
Herkes kalbiyle nafakalansın. Ne adil bir dua
İçinizde ne besliyorsanız bereketini görün.
Alıntı..🕊️🍂✨