Lm - Tumblr Posts - Page 2
Dün dışarıdaydım. Arkadaşımla birlikte halletmemiz gereken bir iş sebebiyle fazla işlek, fazla kalabalık ve her yola giden o caddeye çıktık. Çocukluğumun geçtiği, küçük ayaklarımın izlerini taşıdığı yollardan yürüyordum, etrafa anılarımla harmanlanmış bir koku hakimdi. Fakat sonra, ilerledikçe ve o restorana yaklaştıkça gerilen bedenim duraksadı. Ortada başka bir koku vardı ve ben bu kokunun ne olduğunu çok iyi bilen biriydim, yıllardır yaşadığım ve üzerime sinen kokuydu bu. Ölümdü. Korkuyla yutkunurken anılarım bir bir gözlerimde canlandı. Çığlıklarımı hatırlıyorum, solgun yüzünü gördüğüm son dakikaları, o ambulansa kaldırılan cansız bedenini. Babamı en son orada görmüştüm, bir ambulansa kaldırılırken. Ona koşmaya çalışmama rağmen önümü kesmişlerdi, ona hiç kavuşamayacağımı o gün anlamalıydım belki ama... kavuşamamıştım ve şimdi o caddede bunu yaşayabilecek bir kız çocuğu hayal ettim. Bir kaza gördüm, iki yaralı ve bir sürü acı içindeki kalp. Yaralılardan birini ambulansa taşıdıklarını izledim ve nasıl can havliyle kalp masajı yaptıklarını. Kaldırılan adamda babamı gördüm, ağlayan insanlarda da ruhumu... ve dualar ettim, yaralıların ölmemesi ve ailelerinin acıyla kavrulmaması için... onların da küçük kızları ağlamasın diye. Çünkü, babanız ölürse altında dinlendiğiniz ağacı kesiyorlar, gölge yok oluyor. Yalnız güneş ve kavurucu sıcağı. Acıyla yanıyorsunuz, öyle ki göz yaşlarınız bile buhar oluyor...
Ağladım ve ağladım.
Ben de onlardanım, kahretsin. Ben de korkuyorum her geçen ölüme bir adım yaklaşmaktan.
Baba, biliyor musun? Bugün çakmak yakmayı öğrendim, sigara içebilmek için.
Öldürülüyorum ve buna karşı gelme lüksüne sahip değilim zira o elleri öpebilirdim.

Ölümün habercisi gibiydi. Kurumuş yaprakları, kesilmiş dallarıyla çırılçıplak bir gövdeden ibaretti. Bana, böylesine bulutlu bir günde sefil mutluluğumun ne denli manasız olduğunu hatırlatmıştı.
Bir köpeğin yalnızlığını taşıyorum yıllardır, ıssız bakan gözlerimde. Kaburgalarım, hafif bir rüzgar esintisinde kırılacak gibi oluyor, sanki en ufak bir dokunuşta dağılıp savrulacağım. Bazen yüzüm bir duvara donup kalıyor; o an, sanki o duvarın boşluğuna çekiliyorum. İçine düşer gibi, ağır ağır, derin bir uçuruma… Her şey silikleşiyor, sesler, renkler, insanlar; geriye sadece soğuk bir boşluk kalıyor. O duvarın soğukluğu içime işliyor, varlığım belirsizleşiyor. Kendimi o boşlukta kaybediyorum, sanki bir parçam sonsuza dek o duvarda kalacak, geri dönmeyecek gibi.
Ö(z)lüyorum
Gö(r)müyorsun
Keşke intihar günah olmasaydı oysa ruhum çoktan intihar etmişken yürüyen ceset gibiyim...
Üzme beni bugün yanağımı yarın toprağımı öpersin.
Türkiye de yaşıyorsak savunma eğitimi almak şart oldu, yoksa bu vahşi olayın kurbanı olucaz ...
Ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir???
Kimse ülkede adalet var demesin.

ölüm aslında hep yanımızda aslında , bazıları ondan kaçarken bazıları ona sarılır.Ben şimdi ona kollarımı açtım
Kendi uydurduğun bir yalanı söylemek, başka bi ağızdan işitilip, tekrarlanmış bir gerçeği söylemekten, hemen hemen daha iyidir. Birinci ihtimalde sen bir insansın, ikincisinde ise bir papagandan hiç bir farkın yoktur.
Sen kimsin? İnsan mı? Papağan mı?
~Dostoyevski SUÇ VE CEZA