Kafaskrk - Tumblr Posts
17 Ağustos 2024
15.20
Aklıma sürekli Eren gelip gidiyor. İlk öpücük... İlk sevişme... Az etkilendiğimi düşünmüştüm o gün. Ali'ye kıyasla daha az heyecanlandığımdan belki de öyle düşünmüştüm. Günlerce aklımdan çıkmamıştı o gece. Gerçekten hoşlandığım şekilde sevişiyormuş meğer. Öpüşleri, tutkusu, nezaketi... Hiçbir zerremi es geçmemişti öpüşleri. Gün doğana kadar sevişmiştik saatlerce. Meğer her zaman öyle olmuyormuş. O gece de düşünmüştüm sevdiğin insanla değilse sevişmek zevkli bir şey değildi ancak yine de kısa bir süreliğine de olsa biraz tanıma fırsatı bulduğum o çocukla sevişmek sanırım güzeldi.
Sorun bende mi yoksa karşımdaki erkeklerde mi diye düşünüyorum. Belki de Ali hem ruhsal hem fiziksel olarak bütün kriterleri zirvede bıraktığı için bu kadar zorlanıyordum hazzı hissetmekte.
Belki de sorun yalnızca başından beri düşündüğüm gibi işin içinde aşk olmamasıydı. Nihayetinde ben sadece bir kadınım.
İçimde başı okşanınca hâlâ gülümseyen küçük bir kız yatıyor. Umutsuzca sevilmeyi bekleyen...
Şu yaşanmadan öleceksem erken gelsin ölümüm.
Pov: Sana dokunmamış adamların aslında iyi olanlar olduğunu anladığın yaştasın...
Büyük şehir kargocuların adresime hep sıkıntı çıkarmaları... KARDEŞİM BENİM KÜÇÜK KÖYÜME KARGO GELİYOR Kİ ADRESİ VERİYORUM!!!
Güneşe aşık olmasına rağmen adı "ayçiçeği" konulan çiçek kadar yanlış anlaşıldım.
Harun Kireç
22 Ağustos 2024
Yeni bir hayal kırıklığı yaşadıktan sonra tekrar çökmüş hissediyorum kendimi. Bunalıyorum aynı döngüyü yaşamaktan. Bir adam girsin hayatına: "Adın ne, nerelisin, kaç yaşındasın..." diye başlayan sonsuz soruyu cevapla. "Senden hoşlandıysam senin de benden hoşlanman için her şeyi yaparım." desinler ve sen gerçekten hoşlanabileceğine inandığın anda yok olsun o adam.
Sahiden ne zaman hayal kırıklığına uğrasam Ali'nin gidişine ağlıyorum. Yeniden rüyalarıma girmeye başlıyor. Yeniden ona olan öfkem kabarıyor. Yaptığı haksızlığın hazımsızlığını çekiyorum.
Aşka inancımı yitiriyorum. Sevmek yok bu dünyada.
"Dünyayı güzelleştiren kadındır zaten." demişti Ali. Yine cinsiyetçi bulmuştum o zaman bu söylemini. Hâlbuki haklıydı. Sevgi kadınla var olan bir eylemdi. Bir çiçeği sevmek mesela ya da bir çocuğu... Sevgi dolu bir erkek çocuğunu yetiştirmek bile sevgi dolu bir annenin eylemiydi.
Kadın, bizzat sevginin ta kendisiydi.
22 Ağustos 2024
23.51
Titreme daha fazla kalbim...
Arzulanacak kadar güzel, içten duygularla sevilmeyecek kadar değersiz hisseden kızların şarkısı:
Bahsettiğim sex değil
O da içinde ama tek değil
Türkçe yazılmış bir şiiri sana çevirircesinden...
Bazı şeylerin olmayacağı başından bellidir ya hani, ben o olmayacak şeyleri zorlamayı o kadar seviyorum ki sonunu bile bile bir Shakespeare tragedyası okuyor gibiyim her seferinde.
1 Eylül 2024
Eylül gelmiş. Ben şimdi fark ettim. Güz... Bütün yaşanmışlıkların doğduğu ve döküldüğü mevsim... Benim sevgili mevsimim... Hüznü yanaklarında al al taşıyan bir insan gibi suludur hep gözleri. Ölümler, ayrılıklar, terk edilişler bu mevsimin rüzgarıyla eser.
Umudumla alay ettim bugün. Aptallığıma şaştım kaldım. Dünyada hâlâ iyi bir adam olabileceğine nasıl ihtimal vermiştim ki bu kadarcık zamanda? Yanıldım tabii ki. Çünkü bildiklerime değil inanmak istediğime inandım yine. Ben umudumu kaybetmekten çok korktum uzun bir süre. Bunun zayıflık olduğunu düşündüm. Travmalarımın beni ele geçirmesine ve bütün bu kötülüklerin beni kalpsiz birine dönüştürmesine izin vermeyecektim.
Recep geliyor aklıma sürekli. Haklıydı. Gerçekten de kimseyi sevmemeliydim. Onu bile... O kaldırımda yanımda oturan adamı bile. Canım benim... Beni ne çok severdi, onu ne çok severdim...
"Güçlü kadınlara hayransın. Manevi güçleri ve yaratıcılığı olan kadınlara... Öyle bir kadına dönüşüyorsun. Hayatın tuhaflıklarına kendini bırakmam lazım. Ancak kendi içinde huzuru bulduğun takdirde başkalarıyla gerçek bir ilişki kurabilirsin."
Before Sunrise
"Benden nefret etmek için olmadığım biri olduğuma inandırmışsın kendini."
Çünkü sevgi bahane tanımazdı.
Sanırım gece kuşu da öldü ya da gitti. Artık acılarıma bir ortak bulamıyorum. Çığlıklarıma yalnız onun sesi eşlik ederdi.
Umarım gittiğin yerde mutlusundur sevgili kuş.
Şelale hâlâ akıyor ancak. Zamanın bizim için işleyişi gibi...
Bilerek olmamıştı aslında. Kötü hissetmeye başladığım zaman aklıma geldi ilaçlarımı almayı unuttuğum. Saatler ilerledikçe daha yorgun ve daha mutsuz hissetmeye başladım. Dün kararlılıkla koşa koşa gittiğim spor salonunun bugün önünden bile geçmedim.
Uzun zaman sonra balkonumda oturdum. Bir kadın çığlığı, yoldan geçen arabaların sesi, şelalenin sesi vardı. Ancak gece kuşum ötmüyordu artık.
O gece geldi aklıma. Bileklerim, yerdeki kan, karakol... Ali geldi aklıma. Birkaç gülüşü... Tilki geldi aklıma: tren garına yürüyüşümüz...
Recep geldi en son aklıma. Çok yorgun hissediyorum çünkü. Yastığıma yasladım başımı. Onun göğsüymüş gibi düşünerek... Aklıma Ali'nin de yanımızda olduğu o gece geldi. Recep'in, Ali'nin haberi bile olmadan bütün gece beni Ali'den koruyuşu geldi aklıma.
Bir sarılsak her şey geçer gibi aslında. Ama benim bir daha o adamı affedecek gurursuzluğum kalması sanıyorum ki.
Nihayet gözlerimden yaşlar akmaya başladığında gülümsedim:
"Oh be! İnsan bazen ağlamayı özlüyor! Ağla kalbim..."
11 Kasım 2023
Dün mutluydum. Çello dersim çok güzel geçmişti. "Bugün güzel bir gün olacak." dedim. Sonra bir şeyler değişti. "Beni yoran insanlardan uzaklaşıyorum."dedim. Anladım ki yorucu insanlar güzel bir günün bile bütün güzelliğini alıp götürebilir.
Akşam oldu, Ali aradı beni. İlk defa... "Ee hani oturacağız dedin, yoksun Bench'te." Umursamadı sanmıştım oysaki. Kesin çıktı spordan, beni göremedi, umrunda da olmadı, eve gitti. Onun o minik araması nasıl güzel gelmişti bana. Anneme gittim sonra. Ona anlattım Ali'yi. Ellerini öptüm. Balkonda bir kahve paylaşıp, birer sigara içtik. Beraber yatağa girdik sonra. Avuçlarından öptüm. Sarıldım ona sımsıkı. Kokladım onu çokça.
"Ben önceki hayatımda nasıl bir iyilik yapmışım da bu hayatta senin gibi bir annem olmuş?" dedim ona.
"Bu konuda hiç mütevazı olamayacağım, haklısın." dedi gülerek. Canımın ta içi.
Geçenlerde bir gün Ali'yi ilk tanıdığım andan bugüne kadarki serüveni düşündüm. Her şey,bir bir, yaşandı ve çok güzeldi. Benim bu adamı sevmeyi bırakmaya niyetim yok. Çabalayacağım. Sabredeceğim, demiştim kendi kendime.
Bugün Serra'yla konuşuyorduk. "Bilge, sen benim arkadaşımsın. Senin iyiliğin için söylemek zorundayım. Ali'nin konuştuğu bi kız var. Hatta dün 'olduk gibi' dedi."
"Nasıl tanışmışlar?" diye sordum Serra'ya. Ali'nin bir arkadaşı "Benim bir arkadaşım senden hoşlanmış." demiş. Öyle konuşmaya başlamışlar. O an, bir anda yok oldu her şey. Göğsümün tam ortasına bir taş oturdu. "Ne hissediyorsun?" diye sordu Serra. "Koydu." Dedim. "Ben üç aydan fazladır sabrediyorum, çabalıyorum, bu adamın karşısına çıkıp onu sevdiğimi söylüyorum. Kızın biri arkadaşıyla haber yolluyor ve oluyor. Bi 'Senden hoşlanmış.' sözüyle olabiliyor demek ki. Kolaymış aslında. Çabalamamak lazımmış. Ben eskiden buna inanırdım. Sevginin kolay olması gerektiğine... Ama söz konusu Ali olunca bunu gözardı ettim. Etmemeliydim. Bildiğim şey, doğruydu."
Sonra düşünmeye başladım. Ali'yi sevmeden devam edeceğim hayatımı hayal ettim. Artık günlerimi planlamak zorunda kalmayacağım. Yapacağım her şeyi sırayla yapabilirim. Ali'yi görmek için vakit yaratıp yapacaklarımın sırasını o saate göre belirlemek zorunda değilim.
Zaman kavramım olur artık. Haftanın hangi gününde olduğumuzu, o gün ayın kaçı olduğunu bilirim. Onu severken zaman kavramım yoktu. Onu göremediğim gün bin yıl eder; günüm onunla geçerse mevsim kasımda bile yaz olurdu. Aylardan hep ağustosu yaşardım.
Sabahları heyecanlanmayacağım artık. Kimseyi görmek, duymak heyecanı uyanmayacak içimde.
İnsanlardan da yoruldum. Beni dinlendiren insanlarla görüşeceğim. Recep, Oğuzhan, Serra yeterli. Bir süre yalnızlıkla barışmaya çalışacağım. Bir ben varım bir de benim güzel yalnızlığım.
Bu gece ikide arabamda unuttuğum bir şeyi almaya inmem gerekti. Geçenlerde korkunç bir olay gelmişti başımıza. "Korkmaz mısın?" diye sordu Hazal ben inerken. "Korkarım da ne yapayım?" dedim. Asansörde geri çıkarken düşündüm: "Korkmak senin neyine? Nasıl olsa hiçbir zaman sırtını yaslayabileceğin birisi yoktu. Yine tek başınasın. Elindeki biber gazından başka kimseye güvenemezsin. Korkmak senin neyine!"
Hatırladım birden, yalnızken nasıldım. Korkmazdım. Korkmak faydasızdı. Nasılsa olan olacaktı. Nasılsa beni koruyan kimsecikler olmayacaktı. Alışkındım ben her şeyi kendim halletmeye.
Bunu hatırladığım an korkum geçti. Birden tüm dünya kapıma dayansa karşılarında dikilebilecek bir cesaret geldi içime. Çünkü nasılsa yalnızım. Nasılsa beklemiyorum kimseyi. Kimsenin beni korumasını beklemiyorum artık. Kimsenin yanımda olmasını hayal etmiyorum. Kimsenin işten çıkmasını, yanıma gelmesini, beni özlemesini, aramasını beklemiyorum.
Sevgi, kolay olmalı işte.
Annem diyor ki "Daha erken. İleride çıkar karşına birisi. Sen derslerine odaklan yavrum."
Anne, ben hep yarını düşünerek yaşadım yarınım var mı yok mu bilmeden. Günün birinde ben hiç yaşayamadan daha ömrüm yarım kalırsa diye korkuyorum.
"Ve sen aklımda eskimeyecek kadar güzel bir anısın."