Keke Hi Bymeseydik - Tumblr Posts
Yalnız seni arıyorum
Nahit Hanım'a mektuplar
-orhan veli
1. BÖLÜM TANIŞMA
S ve T, bir arkadaşlık uygulaması üzerinden tanışmışlardı. İlk başta sıradan bir tanışma gibi görünse de, T’nin bipolar bozukluk yaşaması ve mani döneminde olması, bu tanışmayı farklı bir boyuta taşıdı. T, mani döneminde S’nin sosyal medya paylaşımlarını biraz karamsar bulmuş ve bu durum onu derinden etkilemişti. Bu yüzden, S’ye bir şiir yazmaya karar verdi. Şiir, T’nin iç dünyasını ve S’ye olan ilgisini yansıtıyordu. Bu şiir, onların arasındaki ilk iletişim köprüsü oldu ve mesajlaşmaya başladılar.
T’nin felsefe, bilim, şiir ve edebiyat konularındaki derin bilgisi, S’yi adeta büyülemişti. T, sadece bilgi birikimiyle değil, aynı zamanda bu konulardaki tutkusuyla da S’yi etkiliyordu. S, T’nin önerdiği kitapları okumaya ve filmleri izlemeye başladı. Her izledikleri filmden sonra uzun uzun analizler yapıyor, karakterlerin derinliklerine iniyor ve hikayelerin alt metinlerini tartışıyorlardı.
Bu süreçte, S ve T’nin arasındaki bağ giderek güçlendi. S, T’nin önerdiği filmleri izlerken, T’nin bakış açısını daha iyi anlamaya başladı. Film analizleri, onların sadece entelektüel bir paylaşım değil, aynı zamanda duygusal bir bağ kurmalarını da sağladı. Her analiz, onların birbirlerini daha iyi tanımalarına ve anlamalarına yardımcı oldu.
T, S’ye sadece filmler ve kitaplar hakkında değil, aynı zamanda hayatın kendisi hakkında da farklı bir perspektif sunuyordu. S, T’nin yaşamındaki zorlukları ve bu zorluklarla nasıl başa çıktığını gördükçe, ona olan hayranlığı daha da arttı. T’nin bipolar bozuklukla mücadelesi, S’ye ilham veriyor ve onunla daha derin bir bağ kurmasını sağlıyordu.
Sonuç olarak, S ve T’nin tanışma hikayesi, sıradan bir tanışmanın ötesine geçerek, derin bir entelektüel ve duygusal bağa dönüştü. Bu bağ, onların hayatlarına yeni bir anlam kattı ve birbirlerine olan sevgilerini daha da pekiştirdi.
2. BÖLÜM
İÇSEL ÇATIŞMA VE DEĞERLER
T,S’yi günaha davet ettiğinde, S bu daveti kabul etti. Bu karar, S’nin kendi değerleri ve hedefleriyle ilgili derin bir içsel çatışma yaşamasına neden oldu. S, bu süreçte kendi ahlaki ve etik değerlerini sorgulamaya başladı. Bu içsel çatışma, S’nin kendini daha iyi tanımasına ve hayatında neyin gerçekten önemli olduğunu anlamasına yardımcı oldu.
S, bu deneyimle birlikte, kendi sınırlarını ve zayıflıklarını keşfetti. Bu keşif, S’nin kişisel gelişimine katkıda bulundu ve onu daha güçlü bir birey haline getirdi. S, bu süreçte, hatalarından ders almayı ve bu hataları tekrarlamamak için gerekli önlemleri almayı öğrendi.
Sonuç olarak, T’nin daveti, S için zorlayıcı bir deneyim olsa da, bu deneyim S’nin kendini daha iyi tanımasına ve hayatında neyin gerçekten önemli olduğunu anlamasına yardımcı oldu. S, bu süreçte, kendi değerlerine ve hedeflerine daha sıkı sarılmayı öğrendi ve bu deneyim, onun kişisel gelişimine katkıda bulundu.
3. BÖLÜM
HAYALLER VE DÜŞLER
Bir gece, T ve S mesajlaşırken, T aniden romantik bir teklif yaptı: “Seninle bir deniz kenarında sabahlamak istiyorum,” diye yazdı. “Dalgaların sesi eşliğinde, yıldızların altında…” Bu sözler, S’nin kalbinde bir yankı buldu. S, bu fikri okuduğunda kalbi hızla çarpmaya başladı. Gözlerinde canlanan sahne, onu derin bir huzur ve mutlulukla doldurdu.
S, hayalinde, T ile birlikte deniz kenarında oturduklarını, dalgaların ritmik sesiyle sakinleştiklerini ve yıldızların altında birbirlerine sarıldıklarını gördü. Bu düşünce, S’nin içini tarifsiz bir sıcaklıkla doldurdu. “Bu harika olurdu!” diye cevapladı. “O anı hayal bile edemiyorum, çok güzel olurdu.”
Bu romantik anın büyüsüyle, ikisi de ellerinde telefon, birbirlerine olan sevgilerini düşünerek uykuya daldılar. T’nin teklif ettiği bu sahne, S’nin rüyalarına bile girdi ve ona huzurlu bir uyku sağladı. O gece, ikisi de birbirlerine olan sevgilerini ve birlikte geçirecekleri güzel anları hayal ederek uyudular.
10.BÖLÜM
ZOR GÜNLER
Sabah olduğunda, S gözlerini açtığında kendini ailesinin evinde buldu. Annesinin sesi uzaktan geliyordu: “Hadi uyan artık.” S, büyük bir şok içinde yataktan kalktı. Her şey bir rüyadan ibaret miydi? Kafası çok karışmış ve çok üzgündü. Hemen telefonu eline alıp T’yi bulmaya çalıştı ama T sanki hiç olmamış gibiydi. T’den hiçbir iz yoktu. Nefes almakta zorluk çekiyordu. Bir an önce kendini sokağa atmak için kapıya yöneldi. Annesi, “Nereye gidiyorsun?” diye sordu. “Biraz hava alıp geleceğim,” dedi S, aceleyle.
Sokağa çıktığında, serin sabah havası yüzüne çarptı. Derin bir nefes aldı, ama içindeki sıkıntı geçmedi. Yol boyunca T’yi düşündü. Onunla geçirdiği anılar, adada yaşadıkları gözlerinin önüne geldi. Birden başı döndü ve olduğu yere yığıldı kaldı.
Gözlerini açtığında, beyaz bir tavan gördü. Hastanedeydi. Doktor, birkaç test yaptıktan sonra sonuçları açıkladı: “Hamilesiniz.” S, bu haberi duyduğunda şaşkınlık ve sevinç arasında gidipgeldi. Gözleri doldu, ama gülümsemesi yüzünden eksik olmadı.
Hastanenin kapısına çıktığında, elini karnına koydu ve derin bir nefes alarak, “T, neredesin?” diye fısıldadı. Hamile olduğunu kimse öğrenmeden T’yi bulmalıydı, ama nasıl? İçindeki minik canı düşündü, kalbi bir kez daha hızla çarptı. T’yi bulmak için kararlıydı ve bu yeni hayatın sorumluluğunu taşıyacak gücü kendinde bulabilecek mi?
14.BÖLÜM
GÜZEL GÜNLER
S ve T, adanın en yüksek tepesinden aşağıya bakarken, içlerinde yeni bir umut ve kararlılık hissettiler. T, “İlk olarak, halkı bir araya getirmeliyiz,” dedi. S başını sallayarak onayladı ve birlikte adanın merkezine geri döndüler.
Merkeze vardıklarında, Kral Valerius halkı toplamış ve onlara cesaret verici konuşmalar yapıyordu. S ve T, kralın yanına geçerek halkın karşısına çıktılar. T, “Hepinizin desteğine ihtiyacımız var. Birlikte çalışarak adayı yeniden inşa edebiliriz,” dedi. S de ekledi, “Her birinizin yeteneklerine ve gücüne ihtiyacımız var. Birlikte, Solaria’yı eski ihtişamına kavuşturabiliriz.”
Halk, S ve T’nin kararlılığı ve cesareti karşısında etkilenmişti. Birbirlerine bakarak başlarını salladılar ve desteklerini göstermek için ileriye doğru adım attılar. Kral Valerius, “Hep birlikte çalışarak, bu adayı yeniden inşa edeceğiz,” diye seslendi.
İlk olarak, adanın savunmasını güçlendirmek için planlar yapıldı. T, adanın etrafına güçlü bir savunma hattı kurmak için halkla birlikte çalıştı. S ise, adanın içindeki yıkılmış evleri ve binaları yeniden inşa etmek için bir ekip oluşturdu. Herkes, el birliğiyle çalışarak adayı yeniden inşa etmeye başladı.
Günler geçtikçe, ada yavaş yavaş eski ihtişamına kavuşmaya başladı. Halk, birlikte çalışmanın ve dayanışmanın gücünü keşfetti. S ve T, her gün halkla birlikte çalışarak, adanın yeniden doğuşuna tanıklık ettiler.
Bir gün, adanın yeniden inşa süreci tamamlandığında, S ve T, adanın en yüksek tepesine tekrar çıktılar. Aşağıya baktıklarında, adanın yeniden canlandığını ve halkın mutlu olduğunu gördüler. T, “Başardık,” dedi. S, “Evet, birlikte başardık,” diye yanıtladı.
S, T’ye dönerek, “Sana bir şey söylemek istiyorum,” dedi. T, merakla, “Seni dinliyorum,” diye cevap verdi. S, “Gel, oturalım,” dedi ve birlikte tepede bir taşın üzerine oturdular. S, derin bir nefes alarak, “Ben hamileyim,” dedi.
T, büyük bir şok ve şaşkınlık yaşadı. Gözleri büyüdü ve bir an için ne diyeceğini bilemedi. İçinde bir anda birçok duygu birbirine karıştı; mutluluk, şaşkınlık, heyecan ve biraz da endişe. T, S’nin ellerini tutarak, “Nasıl yani, ben şimdi baba mı oluyorum?” dedi. Gülümseyerek, S, “Evet,” diye yanıtladı. T, “Bu… bu harika bir haber!” dedi. Gözleri parlıyordu ve yüzünde büyük bir gülümseme belirdi.
S, T’nin tepkisini görünce rahatladı ve gözleri doldu. “Bunu sana söylemek için doğru zamanı bekliyordum,” dedi. T, S’yi kollarına alarak, “Birlikte her şeyin üstesinden gelebiliriz. Hem adayı hem de ailemizi koruyacağız,” diye fısıldadı.
O an, ikisi de geleceğe dair umut ve mutlulukla doluydu. Solaria Adası’na olan bağlılıkları ve birbirlerine olan sevgileri, onları daha da güçlü kılıyordu. Artık sadece adanın değil, aynı zamanda büyüyen ailelerinin de koruyucuları olacaklardı.
16. BÖLÜM
EHRİMAN ŞEHRİ
Kral Valerius, T’yi yanına çağırdı ve ciddi bir ifadeyle konuşmaya başladı. “T, Ehriman şehri hakkında bilmen gereken çok şey var. Bu şehir, karanlık ve kasvetli bir yer. Yüksek duvarlarla çevrili ve her köşesinde devriye gezen askerler var. Şehrin girişinde, büyük ve ağır demir kapılar bulunuyor. Bu kapılar, sadece düşman komutanının izniyle açılır ve kapanır.”
Valerius, haritayı masanın üzerine serdi ve devam etti. “Şehrin etrafındaki surlar, düşmanların savunma hattını oluşturur. Bu surların üzerinde devasa mancınıklar ve okçular yer alır. Şehrin merkezinde, düşman komutanının karargahı bulunur. Bu yapı, diğer binalardan daha büyük ve daha ihtişamlıdır, ancak aynı zamanda ürkütücü bir görünüme sahiptir.”
Kral, T’nin gözlerinin içine bakarak, “Ehriman’a girmek neredeyse imkansız,” dedi. “Dar ve dolambaçlı sokaklar, her köşede gözetleme kuleleri ve sürekli devriye gezen askerler var. Şehirdeki yaşam, disiplin ve katı kurallarla yönetilir. Halk, sürekli bir korku ve baskı altında yaşar.”
Valerius, derin bir nefes aldı ve ekledi, “Ancak, bu karanlık atmosferin altında, bazı direniş grupları da gizlice faaliyet gösterir ve özgürlük için mücadele eder. Bu gruplarla iletişime geçmek, belki de tek şansımız olabilir. Ama unutma, bu çok tehlikeli bir görev. Her adımını dikkatle atmalısın.”
T, Kral Valerius’un söylediklerini dikkatle dinledi ve başını sallayarak, “Anladım, Majesteleri. S’yi kurtarmak için her şeyi yapacağım,” dedi.
T, kraliyet sarayından çıkarak adanın diğer ucunda kendi inşa ettiği kulübeye gitti. Burada bir süre yalnız kalarak S’yi kurtarmak için bir plan yapmaya çalışıyordu. Tam bu sırada kapı çaldı. “Kim gelmiş olabilir ki?” diye tereddütle kapıyı açtı. Karşısında, adanın uzun zaman önce öldüğünü zannettiği eski büyücüsü Merlin duruyordu.
Merlin, bilge ve güçlü bir büyücüydü. Doğaüstü yetenekleri ve derin bilgisiyle tanınırdı. T, şaşkınlıkla, “Merlin! Sen… sen yaşıyor musun?” diye sordu.
Merlin, gülümseyerek, “Evet, T. Uzun zamandır gölgelerde saklanıyordum. Ama şimdi, S’yi kurtarmak için geri döndüm. Sana yardım edeceğim,” dedi.
Belki sen varsın diye ayakta duruyordur,
Kaçıp gitmek istediğin evin kolonları.
Belki sen gittin diye ölüm sessizliği olacak,
Bu çığlıklar, bağrışlar.
Sen gidersen yıkılır evin,
Geride kalanlar ezilir.
Biri için kalmak gerekir,
En azından biri için,
En azından yıldızların hatırına,
Ayın hatırına.
Hayat işte bazen eskiye dair ne varsa hepsini çok özlüyorum çünkü yaşadığım en gerçek mutluluğumdu çocukluğum..
8 Ağustos 2024
Öğlene doğru uyanıp hemen telefonumu elime alıyorum. İlk yazdığı gecenin sabahında günaydın mesajı vardı. Yine atmış olacağını düşünüyorum.
Beklediğim mesajı göremeyince biraz hayal kırıklığına uğruyorum. Yazıp yazmamakta kararsız kalıyorum bir süre.
"Unutulmuşum."
Bir iki saat sonra cevap geliyor.
"Günaydın güzelim."
Yeni uyandığını söylüyor. Geç uyuduğunu bildiğimden inanıyorum.
Zaten neye inanmak istiyorsam hemen inanırım ben.
O günden sonra her sabah "Günaydın güzelim." mesajı geliyor. Alışmaya başlıyorum.
Bilerek olmamıştı aslında. Kötü hissetmeye başladığım zaman aklıma geldi ilaçlarımı almayı unuttuğum. Saatler ilerledikçe daha yorgun ve daha mutsuz hissetmeye başladım. Dün kararlılıkla koşa koşa gittiğim spor salonunun bugün önünden bile geçmedim.
Uzun zaman sonra balkonumda oturdum. Bir kadın çığlığı, yoldan geçen arabaların sesi, şelalenin sesi vardı. Ancak gece kuşum ötmüyordu artık.
O gece geldi aklıma. Bileklerim, yerdeki kan, karakol... Ali geldi aklıma. Birkaç gülüşü... Tilki geldi aklıma: tren garına yürüyüşümüz...
Recep geldi en son aklıma. Çok yorgun hissediyorum çünkü. Yastığıma yasladım başımı. Onun göğsüymüş gibi düşünerek... Aklıma Ali'nin de yanımızda olduğu o gece geldi. Recep'in, Ali'nin haberi bile olmadan bütün gece beni Ali'den koruyuşu geldi aklıma.
Bir sarılsak her şey geçer gibi aslında. Ama benim bir daha o adamı affedecek gurursuzluğum kalması sanıyorum ki.
Nihayet gözlerimden yaşlar akmaya başladığında gülümsedim:
"Oh be! İnsan bazen ağlamayı özlüyor! Ağla kalbim..."
Kapatma düğmesi olmalı artık bu hayatın...
Yoksa hiç bitmeyecek bu olamayan hayatın yaşamaya çalışma çabası...