Uykusuz Geceler - Tumblr Posts
uğruna savaşılacak bir kadın değil miydim ben?
anladım, bana çiçek alınmaz, bir çiçek anca mezarıma dikilir o da bana kokmaz
Bil ki; kana karışan en güzel demdir çay, Ve aşk, çayı tatlandıran en güzel şekerdir. Lâkin, sigarayı da biten aşkın en keskin hançeri say. Zira, dumanı bitik o aşkla beraber ciğeri deşipte geçendir...♠️♠️♠️

kadınların saçlarında saklıymış anılar.. ve ben bazı anılardan kurtulmak istiyorum..
Seni de böyle yalnız bir günde sevmiştim, Kuruyan sevgine ne sular serpmiştim Büyüdün, büyüdükçe dikenlendi dalların, Oysa ne bahçeler ekmiştim...♠️♠️♠️

Uzakta olsanda hala resmin var kağıtlarda, Sana hitaben şiirler yazan kalemim ağıtlarda, Masamda derde derman, bir şarap bardağı,
Seni aramaktan vazgeçtim, ucuz şaraplarda...♠️♠️♠️

Dolaşıyorum ne zamandır, kalbimde bir gül kesiği;
Islak bir tülbent koy göğsüme, emsin büyüyen o siyah lekeyi;
Çoktan döndüm gittiğim gurbetlerden,
Yine de içimde kanayan bir sılanın sesi..♠️♠️♠️

Burası lanetli, aşk bu kenti pis ediyor, Bir seli yok ama, hala yağmur çiseliyor, Nasıl haketmeyen insanlar her zaman mutluyken, Kalbim yazıp yazıp hala yalnızlığa sesleniyor...♠️♠️♠️


İçimde yaşadığım acı,hüzün,hayal kırıklığı kuracağım tüm cümlelerden daha büyük.Umutsuzca hala bekliyorum,belki bir gün hatırlarsın...


Sonra bir sigara yakıyorsun,etrafı seyrediyorsun, bakıyorsun her şey yerli yerinde.Sen sadece kendini ziyan etmişsin.

"Çok sonra, bir gün sordum abi, niye beni öldürmedin diye. Sevdim dedi abi, anasını s***yim ben bu dünyanın seni sevdim dedi abi..."
Bu kadının sesine aşığım,evet evet hem de çok ❤️
Karanlığı o kadar çok seviyorum ki gündüz gözlerimi alıyor.
Ben her zaman iyi oldum her zaman sadık oldum her zaman doğru oldum sıcakkanlı oldum sevecen oldum hep gülen oldum ama ben bunları isteyerek yapmadım ki insanlar benim bu yönümü gördüler bu yönümü sevdiler ben onların sevdiği yönlerime göre sekillendim hiç bir zmaan ben ne istiyorum demedim ben ne seviyorum nasıl mutlu olurum demedim sorarsanız her şeyi severim he şey mutlu eder ama öyle değilim ki ben çok kırgınım çok üzülüyorum ama kimseyle konusamiyorum istemiuorum çünkü herkes o kadar yalancı bakıyor ki o kadar duygusuz o kadar sahte kimseyi sevmiyorum hiç kimseyi kendim hariç sanırım bu benim dönüm noktam olucak çünkü ben artık kendimi beğeniyorum o kadar doldum ki artık boşaltmak istiyorum ama kimsem yok bari buraya konuşayım en azından rahatlarim....:(
9 Mayıs 2024
23.13
Bir kuş ötüyor. Bu gece yıldızlar yok.
Parkenin üzerinde hiçbir şey yok.
Parkenin üzerindeki kan duruyor.
Başım ağrıyor. Bileğim sızlıyor.
Ali'yi gördüm iki akşam önce. Saçları uzamış epey. Sakallarını kesmiş. Bakmadım hiç yüzüne. Önünden geçtim. Yine görmedim. Hiç tanımadığım biri gibi hissettirdi. Sanki hiç var olmamıştı hayatımda.
Giderken baktım. O zaman fark ettim sakallarının olmadığını. Üzüldüm biraz. "Bakma." diye kızdı arkadaşım. Haklıydı. Artık ardıma bakmamı gerektirecek bir şey kalmamıştı.
Bir kuş ötüyor.
3 Kasım 2023
Bugün tam dört yıl oldu dedem öleli. Zihnimin bir köşesinde ayçiçeklerini düşünüyorum. Diğer bir yandan Ali'yi...
Elvan'la kahve içmeye kafeye geçiyoruz. Celalli bir şekilde bir şeyler anlatıyorum. Ali çıkıyor bir süre sonra salondan. Beni hiç bölmeden sessizce yanımıza oturup sözüm bitince anında konuya dahil oluyor.
Böyleydi işte benim aşık olduğum adam.
Bir süre sonra arkadaşımızdan telefon geliyor. "Bizim ona sözümüz vardı, canlı müziğe gidecektik. Gelir misin sen de?" diye soruyorum. Canlı müziğin pek tarzı olmadığını düşünerek gelmemesinden korkuyorum.
"Olur." diyor.
Beraber canlı müziğin olduğu mekana geçiyoruz. Bizim okulun müzisyenleri sahne alıyor. Kaliteli bir saksafon, vasat bir solist eşliğinde bir süre oynayıp şarkıları dinliyoruz. Masada hiç eksilmeyen bir sigara dumanı hâkim.
Saat ilerliyor. Elvan "Keşke yurda gitmek zorunda olmasam..." diye serzenişte bulunuyor. Ben de gecenin erken bitmesini istemiyorum.
"Bende kal."
"Eşyalarım yurtta."
"Tamam alıp gelelim o zaman."
Çocuklardan müsaade isteyip Elvan'ın yurduna gidiyoruz. Eskiden sevdiğim adam ve aşık olduğum adamı başbaşa bıraktığımda ne konuştuklarını merak ediyorum yol boyunca.
Saat 12'ye yaklaşırken yanlarına dönüyoruz. Müziklerin seyri değişmiş, daha hüzünlü parçalar çalmaya başlamıştı. Çocuklar epey derin düşünüyor gibi görünüyorlardı. Masada hâlâ bir sigara dumanı ve ek olarak sessizlik hâkimdi.
"Noldu size ya?" diye şaşırıyoruz.
"Dertleştik öyle..." diyorlar.
O gece ne konuşulduğunu bugün bile bilmiyorum.
Müzik bitiyor ancak biz gecenin bitmesini istemiyoruz. "Bize gidelim." diyor arkadaşım. Hep birlikte kalkıyoruz. Ali bana bir şeyler anlatıyor. Gülümsüyor. Sarhoş gibi onu dinliyorum. Yüzüm ona dönük. Geriye bir iki minik adım atıyorum. O ise kocaman adımlarıyla dibimde bitiyor. Kokusu burnuma geliyor. Gülüşü önümde, sakalları... Bedenlerimiz arasında neredeyse hiç boşluk kalmayacak kadar yaklaşıyor.
Ne konuştuğunu bile hatırlamıyorum ancak bir süre öyle durduktan sonra gülerek yukarı çıkıyoruz.
Ali bir tablonun önünde durup fotoğrafını çekiyor. Ardından bana dönüyor:
"Punk Art... Punk Art ne demek biliyor musun?"
Ali resimci olduğu için kendi bildiğim kadarıyla Punk Art'ın resimdeki anlamını anlatıyorum.
Ali ise "O da var." dedikten sonra No.1'le ilgili olan kısmı anlatıyor.
Arabanın anahtarını arkadaşıma veriyorum. Memleketten uzaktayken araba kullanmayı özlediğini söylediği günden beri sık sık yaptığım bir şeydi bu. Erkeklerin ikisi önde çok eğleniyor, biz de arkada kız kıza video çekiyoruz.
Eve vardıktan sonra rutinim olarak mutfağı topluyorum önce.
"Burası benim evim." derdim. Ait hissederdim kendimi o eve.
"Kahve yapıyorumm." diyorum. Ali önce istemiyor. Sabah mesaisi var. Ben kahve suyunu ısıtmaya başlarken adımı sesleniyor içeriden:
"Nescafe mi yapacaksın?"
"Eveet."
"O zaman bana da yapabilirsin ya bir şey olmaz."
"Tammammm."
Kahveleri alıp salona götürüyorum.
"Aaaa bu şekersiz ama!" diye dalga geçiyor Ali.
"Sen şekerli kahve içmezsin ki."
O anki şaşkınlığını sanırım üzerinden yıllar geçse de unutmayacağım. Ali o an bana aylar önce söylediğini bile hatırlamadığı bir bilgiyi hafızamda tutuyor oluşumun şaşkınlığındaydı.
Ali o an, ilk defa benim onu ne kadar sevdiğimi anlamıştı.
Zaman geçti, kahve soğudu ve ben hâlâ aynı şarkıdayım.