Alama Ben Alarm - Tumblr Posts
Her gece dualarım, bitmedi rüyalarım mutlu sonla..'
12 Ağustos 2024
23.12
"Beni kimseye benzetme. Aslında kimse kimseye benzemez. Herkes biriciktir bu dünyada." demişti bir akşam.
Ben onun aksine herkesin birbirine benzediğini düşünüyorum hâlâ. Yalnız onu benzetemedim bir daha kimselere. Yalnız o biricikti gerçekten de.
Bu öğlen kurşuncu kadınla konuştum. Bana umut olacak bir şeyler duymaya ihtiyacım olduğu için... Kurşuncu kadın pek çok şey söyledi içime dokunan. Ancak ben birinde takılı kaldım.
"Sevgilisi olabilir. Aşk yok bu adamın içinde. Ancak sana çok değer vermiş. Senin yerin onda ayrıymış. Bu nispet yapar gibi bir sevgililik."
Çok inanmak istedim bu cümleye. Hesabına girip baktım telefonu kapatınca. Bir fotoğraf paylaşmıştı o kızla. "Arkasında duran dağ gibi kadın" olarak nitelendirmişti onu.
"Hiçbir şey yapmayacağım." dedim arkadaşıma. Piraye öldü aşkından yine de dönmedi Nazım'a. Çünkü "Senin adını saatimin kayışına kazıdım Piraye." diyen Nazım'ın kol saatinde "Vera" yazıyordu.
O gün aşk öldü.
2023 Yazın Başı...
Tırnaklarını ısırıyor, bacağını titretiyor, burnundan soluyordu. Onun bu hâlini anlamlandıramamıştım. Bir insan eski sevgilisi yoldan geçti diye niye sinirlenirdi ki? Bütün dünyaya öfkeli duruyordu o an. Bense şaşkın şaşkın onu izledim.
Haziran 2024
Askerden döndüğünü biliyordum. Birkaç gün olmuştu ancak henüz hâlâ görmemiştim. Ev arkadaşımla oturuyorduk.
"Ben niye başkasını sevemeyeyim ki? Saçma düşünüyorum bunca zamandır. Severim." dedim.
Cümlemi bitirdiğim anda onu gördüm karşımda. Gülüyordu. Ellerim tir tir titremeye başladı. Nefesimi tutuyordum. Her yanımda bir öfke bulutu geziyordu sanki. Bütün dünyaya öfkeliydim o an ve onu anladım.
Haksızlığa uğramışlık hissiydi bu öfke. Terk edilmişlik hissiydi. "Ben seni unutamadım ama sen beni bıraktın." demekti. Bir gün onu anlayacağımı hiç düşünmezdim onca zaman. İçindeki öfke hâlâ aşık olduğundanmış meğer.
Anladım.
Güneşe aşık olmasına rağmen adı "ayçiçeği" konulan çiçek kadar yanlış anlaşıldım.
Harun Kireç
1 Eylül 2024
Eylül gelmiş. Ben şimdi fark ettim. Güz... Bütün yaşanmışlıkların doğduğu ve döküldüğü mevsim... Benim sevgili mevsimim... Hüznü yanaklarında al al taşıyan bir insan gibi suludur hep gözleri. Ölümler, ayrılıklar, terk edilişler bu mevsimin rüzgarıyla eser.
Umudumla alay ettim bugün. Aptallığıma şaştım kaldım. Dünyada hâlâ iyi bir adam olabileceğine nasıl ihtimal vermiştim ki bu kadarcık zamanda? Yanıldım tabii ki. Çünkü bildiklerime değil inanmak istediğime inandım yine. Ben umudumu kaybetmekten çok korktum uzun bir süre. Bunun zayıflık olduğunu düşündüm. Travmalarımın beni ele geçirmesine ve bütün bu kötülüklerin beni kalpsiz birine dönüştürmesine izin vermeyecektim.
Recep geliyor aklıma sürekli. Haklıydı. Gerçekten de kimseyi sevmemeliydim. Onu bile... O kaldırımda yanımda oturan adamı bile. Canım benim... Beni ne çok severdi, onu ne çok severdim...
Allah'ım ben susarım. Ama lütfen sen kalbimin çığlıklarını duy.
Durduk yerde nereden aklıma sevilmediğim geldiyse uyutmuyor beni Allah'ın cezası düşünce
Dün çıkan kavgayı görünce aklıma ilk sen geldin kalbi. Bana bir şey olmayacağını biliyordum. Sessizce yanlarından geçip salona girecektim. Yine de gözlerim seni aradı. Hani geçen yaz çıkan kavgada senin gözlerinin beni aradığı gibi... Senden başka bana yalnızca varlığıyla güven veren bir adam daha tanımadım.
Ölünce geçeceğini bilsem ölürdüm. Ancak biliyorum ki ölsem ruhum bir başka hayatta yine seni arayacak.
Bilerek olmamıştı aslında. Kötü hissetmeye başladığım zaman aklıma geldi ilaçlarımı almayı unuttuğum. Saatler ilerledikçe daha yorgun ve daha mutsuz hissetmeye başladım. Dün kararlılıkla koşa koşa gittiğim spor salonunun bugün önünden bile geçmedim.
Uzun zaman sonra balkonumda oturdum. Bir kadın çığlığı, yoldan geçen arabaların sesi, şelalenin sesi vardı. Ancak gece kuşum ötmüyordu artık.
O gece geldi aklıma. Bileklerim, yerdeki kan, karakol... Ali geldi aklıma. Birkaç gülüşü... Tilki geldi aklıma: tren garına yürüyüşümüz...
Recep geldi en son aklıma. Çok yorgun hissediyorum çünkü. Yastığıma yasladım başımı. Onun göğsüymüş gibi düşünerek... Aklıma Ali'nin de yanımızda olduğu o gece geldi. Recep'in, Ali'nin haberi bile olmadan bütün gece beni Ali'den koruyuşu geldi aklıma.
Bir sarılsak her şey geçer gibi aslında. Ama benim bir daha o adamı affedecek gurursuzluğum kalması sanıyorum ki.
Nihayet gözlerimden yaşlar akmaya başladığında gülümsedim:
"Oh be! İnsan bazen ağlamayı özlüyor! Ağla kalbim..."
Canım annem, sabaha kadar ellerini öpüp koklasam geçer mi üzerimdeki bu hüzün?
İçinden geliyorsa,
Az'cık sevsene beni
10 Ekim 2024
Nasıl olur? Nasıl başıma gelir yeniden? Bir sebebi olmalı! Bu gerçek olamaz. Psikolojik bir oyun olmalı her şey! Bir yerlerde bir hata yapıyor olmalıyım.
Ali'den sonra her şey çok değişmişti. Birden nefret ettim dünyadan. Sekiz ayın sonunda sessiz sedasız hiçbir açıklama yapmadan hayatımdan çekip gitmesini kaldıramamıştım. Aşıktım ben o adama.
Değiştim sonra. Bileklerimi kesene kadar hissettiğim zayıflığı bir kenara attım. Art arda gelen konserler, ölüm yorgunluğunu üstümden atamadan yaşamak için gösterdiğim çaba, başarı...
"Sikerler..." dedim. "Gez, tozut, eğlen, sarhoş ol... Her şeyi yap."
Herkesle flörtleşmeye başladım birden. Kafa dağıtıyordum. Kendi güzelliğimin ve istesem elde edebileceğim şeylerin farkına varıyordum. Çoğuyla birkaç gün konuşup bırakıyordum.
Farklı şehirler gördüm: İstanbul, Eskişehir, Bursa... Ali'den kaçarken bir başkasına yakalanma ihtimalim olduğunu hiç düşünmedim. Umrumda değildi dünya. Her şey Ali'yi unutmak içindi. Sevmek yoktu. Anlıktı her şey.
Şimdi kafamın içini kemirip duran bu huzursuzluk neden? Alt tarafı bir kere gördüğüm bir adamı özlüyor olamam. Bir yerlerde yanlış yapıyor olmalıyım. Psikoloji bunu bana açıklıyor olmalı.
Kaçamıyorum. Bu yorgun ve hassas ruhum ufacık bir nezaket parçasına tutunuyor her seferinde.
Hâlbuki söylemiştim ona. Uyarmıştım onu. Ben aşık olmak istiyorum demiştim daha ilk günden. O zamanlar muhtemelen ciddiye almamıştır.
Arkadaş kalmaya karar verdiğimizde çizgiyi aşmaya başladığı ilk anda yine uyarmıştım. Yine ciddiye almadı. Devam etti. Ben ise zaten arkadaş kalmak istemeyen taraftım.
Meşguliyet, zihni boş düşüncelerden uzak tutar. Peki bütün bu yoğunlukta bile aklımdan çıkmayan öpüşleri neden?
Küçükken arabesk şarkıları anlamazsın gülerek söylersin büyüyünce ağlayarak dinlersin...